Gebze Motosiklet Kulübü Forumları

Tam Versiyon: Çanakkale Şehitliği
Şu anda tam olmayan bir versiyonun içeriğine bakıyorsunuz. Tam versiyon'a bakınız.
22.05.2011 tarihinde Çanakkale şehitliğine gittim, ilk gidişimin heyecanı var içimde tabi yol bir türlü bitmiyor.
Yanıma fotoğraf makinası götürmedim internetten fotografları temsili koyacam.

Neden götürmedin diye soracak olursanız! Ben yıllardır Çanakkale'yi fotoğraflardan görüyorum nasıl olsa gördük fotoğraflar ve videolar var diyordum,işte bu yüzden fotoğraf çekmedim gidin görün arkadaşlar:tamam:

Gece yolculuğu güzel ama devamlı horluyanlar var uyuyamıyorum :]
Sabah ezanıyla Çanakkale eceabat'a giriyoruz. Namazı kıldıktan hemen sonra sabah kahvaltısına yani ençok sevdiğim kısıma geçiyoruz.

Rehberi ayarladıktan hemen sonra gezi planımızı yapıyoruz ve yola koyuluyoruz.

Gezi planımız şöyleydi ;

Kilitbahir Kalesi
Seyit Onbaşı
Şahindere
Kaymakam(Yarbay Hasan)
Şehitler Abidesi
Yahya Çavuş
57. alay Şehitliği
Conk Bayırı

İnternetten alıntı yaparak rehberin anlattıklarını ifade etmeye çalışıyorum, okumanızı tavsiye ederim.

Kilitbahir Kalesi;
kilitbahir_5_lge.jpg

Asıl ismi kilid-ül bahr yani denizin kilidi'dır. Kale,1452 yılında istanbul kuşatması esnasında papalık donanması'nın bizans imparatorluğu'na yardım etmesini önlemek amacıyla Fatih sultan mehmet tarafından 93 günde yaptırılmıştır. kale iç ve dış sur duvarlarından ve avlu içinde yedi katlı üçgen bir kuleden oluşmaktadır. Sultan süleyman tarafından restore edilmiş, bu esnada güney kısmı çevreleyen bir sur duvarıyla dış uçta bir kule (sarıkule) inşa edilmiştir.
1870 yılında sultan abdülaziz tarafından tekrar restore edilmiştir, duvar kalınlıkları 4-6 metre arasındadır. Dış sur duvarları 4 metre, ikinci dış kale 18 metre, iç kale 30 metre yükseklğindedir.

Seyit Onbaşı
seyit_onba__.jpg

Çanakkale Savaşları'nda Deniz Savaşları sırasında Seddü'l- bahir açıklarında bulunan düşman gemileri Morto Koyu ile Seddü' l- bahir tepesini sürekli bombardıman altına almışlardı. Türk mukavemeti gittikçe azalıyordu. Kendilerini Allah' ın koruyuculuğuna bırakan Türk birlikleri şehitlik mertebesine ulaşmayı arzu edercesine, kaçmak yerine son gayretleriyle mücadele ediyorlardı. Bu sırada bir İngiliz gemisinden atılan büyük bir bomba Morto Koyu sırtlarındaki bir topçu birliğimizi toptan imha etti. İçlerinden yalnızca Seyid Ali Çavuş kurtulmuştu. Çavuş etrafındaki manzara karşısında duyduğu ızdırap ile dünyada eşine az rastlanacak bir olay gerçekleştirdi. Duyduğu acı ile normalde üç kişinin zor taşıdığı 257 kiloluk bombayı yerinden tek başına kaldırdı, taşıdı, topun namlusuna sürdü ve ateşledi. Bu mermi gideceği yeri de biliyordu. Queen Elizabeth gemisinin bacasından içeri girdi ve gemi ortadan ikiye ayrılarak battı. Burada, 257 okkalık bir mermiyi kaldırarak olağanüstülük gösteren Seyit Ali Onbaşı ile ilgili menkıbeyi Mehmet İhsan GENİŞÇAN, eserinde şöyle anlatıyor: " Ne hikmetse bataryada tek top ayakta kalabilmiş, fakat onun da vinci kırılmış olduğundan mermileri namluya sürülemiyordu. Yüzbaşı Hilmi Bey , etrafından birilerinden yardım alabilmek düşüncesiyle bataryadan uzaklaştığı sırada Niğdeli Ali ile Koca Seyit ümitsiz ve perişan ne yapacaklarını düşünüyorlardı. " Ulu ve yüce Allah' tan başka hiçbir güç ve kuvvet yoktur. " duası Seyit' in ağzından nûr tanesi gibi dökülmeye başladı. Seyit Ali, bu duayı defalarca okudu. Bu yakarış şüphesiz hiç kimseninkine benzemiyordu. Aşk ile kendinden geçmesi ve 257 okkalık top mermisini kucaklayıp omzuna alması bir oldu. Demir basamakları tam üç kez inip çıktı. Yanında bulunan Niğdeli Ali, Seyit ' in göğüs ve omuz kemiklerinin çatırtısını duyuyor, hayret ve dehşet içinde kalıyordu. Topun namlusuna sürülen üçüncü mermi savaşın kaderini böylece değiştiren olayı yaratmış ve İngilizler' e ait "Ocean" isimli zırhlı, bu merminin isabetiyle korkunç yara almıştır. Aynı gün geç saatlerde Çanakkale Boğazı Müstahkem Mevki Kumandanı Cevat Paşa, ödül olarak Seyit' e onbaşılık rütbesini verdi. Merminin bir defada kendi huzurunda kaldırılmasını istedi. Bunun üzerine Seyit Onbaşı, Cevat Paşa' ya şu cevabı verdi: " Ben bu mermileri kaldırırken gönlüm, Allah'ın feyziyle doldu. Ancak bu kuvvetin sırrı o anda bana Allah' ın ihsan ettiği bir vergi idi. Bu ağırlığı kaldıracak kadar bir makam varmışsam bu dua ve rıza ile olmuştur. Ancak şimdi kaldırmam mümkün değildir kumandanım"

Şahindere

sahindere.jpg

Çanakkaledeki birçok anıt ve mezarlıktan farklı (temsili rdeğil) gerçek bir mezarlıktır. Soğanlıdere Şehitliği gibi “Şüheda Kabristanları” projesi bünyesinde düzenlenmiştir. Burada, Zığındere Muharebesi’nde savaşan 28., 29., 30. ve 126. Alaylar’da şehit düşenlerin gömülü olduğu gerçek bir şehitliktir. Buradaki mezarlardan bir tanesinin etrafı demir parmaklıkla çevrilmiştir ve üzerinde orijinal kitabesi bulunmaktadır. Bu mezar, 30. Alay’dan Mülazım-ı Sani (Üsteğmen) Mustafa Efendi’ye aittir. Ayrıca bu bölgede 4. Tümen Seyyar Hastanesi de kurulmuştur. Bu şehitlikte isimleri tespit edilen 2177 şehit yatmaktadır.


Kaymakam(Yarbay Hasan)

hasan.jpg

Fransızlar ve sömürgeleri olan Senegalli (uzun palaları ile meşhur siyahi askerler) ve Tunuslu askerlerle çarpıştığımız bu bölge süngü süngüye, boğaz boğaza çok kanlı muharebelere tanık olmuştur. Bu muharebelerin birinde 11 Temmuz 1915’te Yarbay Hasan Bey şehit olur.

Kerevizdere’ye gelen her ziyaretçinin bilmesi gereken en önemli olaylardan biri şudur. 11 Temmuz günü başlayan Fransız deniz ve kara topçusunun atışları birinci hattımızı mezbahaya çevirir. Kerevizdere adeta cehennemi andırmaktadır. Bu koşullar altında Fransız askerleri Kansızdere ye kadar iner. Muharebe sargıyerinde devam eder. Dereye kadar geçen muharebelerde üç alay komutanını şehit veririz (Yarbay Hasan Bey’de bunlardan biridir). İkinci hattan, iki gün boyunca düşmanın bombardımanını ve arkadaşlarının durumunu gören Türk askeri en sonunda isyan eder ve 13 Temmuz 1915 günü emirsiz bir halde siperinden fırlar. Ateş altında 500-600 m koşarak Fransızların üstüne saldırır. İkinci hatta bir bölük zorlukla tutulabilmiştir, tutulmasalar onlarda saldırıya geçeceklerdir. Neredeyse çökmek üzere olan birinci hat dolayısı ile Kerevizdere böylelikle kurtulmuş olur.

Rehber anlattı ama ynede internetten güzel bir yazı bulup ekliyorum ; ( Peygamber efendimiz Çanakkalede Şehitlerimizi yalnız bırakmamış )

Bu millet 1000 yıl boyunca mukaddes dinimize bayraktarlık yapmış, O’nu dünyanın dört bir yanına taşımış ve insanlar tarafından en iyi şekilde tanınması için en güzel şekilde temsil etmeye çalışmıştır. Yüce Peygamberimiz’e gönülden bağlı olan ve “Biz O’nun haremeyninin ancak hadimleriyiz” diyen milletimiz dara düştüğünde, elbette ki vefalıların en vefalısı olan bu büyük insan, onları bu durumda yalnız bırakmayacaktır. Şimdi hep birlikte yine 1915’li yılların karanlık ve kan kokan günlerine, Gelibolu sırtlarına gidelim ve bu anlattıklarımızı birlikte yaşayalım. Bakalım kahraman Mehmetçik, Rasülullah Efendimiz (sav) ile nasıl karşılaşıyor.
Anlatacağımız olayın kahramanı Yarbay Hasan Bey birliğinin tam önünde atıyla ilerliyordu. Bu vaziyette Kilitbahir köyünün tam ortasındaki meydan çeşmesine kadar gelmişlerdi. Birkaç kişi kovalarını doldurmak için çeşme başında bekliyordu. Bu sırada üzeri yara bere içerisinde olan, vücudundaki tüylerin büyük bir kısmı dökülmüş, adeta iki büklüm bir köpek çeşmenin yalağına doğru yanaşmaya başladı. Onun bu feci halini gören su başındakiler hayvanı çeşmeye yaklaştırmadılar ve uzaktan taş atarak yanlarından kovdular. Çeşmeye yanaşıp su içemeyeceğini gören zavallı hayvan tam boynunu bükmüş oradan uzaklaşırken olayı saniyesi saniyesine takip eden Yarbay Hasan Bey hemen atından indi, hayvanın üzerindeki yaralar ve yaralardan akan irinlere aldırmadan onu kucakladı ve çeşmenin yanına götürdü. Önce susuzluğunu giderdi köpeğin, ardından bir bir yaralarını temizledi. Az sonra da karnını doyurup oradan uzaklaştı. Şimdi birliğinin başındaydı Hasan Bey ve aldığı emre uyarak Kerevizdere Cephesi’ne gidiyordu.
O günden sonra Hasan Bey bu köpeği bir daha hiç yanından ayırmadı. Adını Canberk koymuştu. Canberk kısa zamanda bu yeni hayatına alıştı. O Mehmetçiklerin yanından hiç ayrılmıyor, onlarla birlikte en şiddetli çatışmalara katılıyor, top gülleleri etrafta patlarken kahraman Türk askeri ile birlikte düşman siperlerine atlıyordu. Kısa zamanda tam manasıyla iyileşmişti Canberk. Tüyleri yeniden çıkmaya başlamış, tüm yaraları kapanmıştı.
Askerler Komutanları Hasan Bey’in bu köpeğe neden bu kadar ilgi gösterdiğini merak ediyorlardı.Bir gün bir tanesi dayanamayarak sordu;
“Efendim bu köpeğe neden bu kadar itina ediyorsunuz?”
“Evet itina ediyorum, çünkü Cenab-ı Hak’ın yarın Kıyamette bana bu köpeğe neden merhamet etmedin? diye sormasından korkuyorum.”
Bu bölgeye sevk olunalı uzun süre olmuştu. Hemen her gün bitmek tükenmek bilmeyen çarpışmalara katılıyorlardı. Özellikle Fransızlarla çarpışmalarında gırtlak gırtlağa birbirlerine giriyorlardı. Düşmanın sayısı çok fazlaydı, neredeyse ardı arkası kesilmiyordu. Bazı geceler Türk siperlerine ani baskınlar düzenliyorlardı. Ama Canberk geceleri gözünü neredeyse hiç kırpmıyor ve gece baskınlarını, ortalığı velveleye veren havlamaları ile hemen haberdar ediyordu.
11 Temmuz günü de sabahtan itibaren şiddetli siper çarpışmaları ile başladı. Önce Fransızlar taarruza kalktılar. Mehmetçik zorlansa da bu hayasızca akını püskürtmesini bilmişti. Derken bu kez de Mehmetçik taarruza geçti ve düşmanı saklandıkları siperlerinden sökmeye muvaffak oldu. Düşman geri siperlere doğru kaçıyordu. Mehmetçik bu siper savaşını da kazanmıştı. Ortalık Fransız askerlerinin cesetleri ile doluydu. Mehmetçik ortalıkta koşuşuyor, kimileri yaralı olan arkadaşlarını sargı yerlerine yetiştirmeye çalışırken kimileri de şehit olan arkadaşlarının defin işleri ile uğraşıyordu. Hasan Bey de askerlerinin arasında onların bu faaliyetlerini izliyor, gerekli direktifleri veriyordu. O sırada bir Fransız askeri dikkatini çekti. Ölü gibi boylu boyunca yatan askerde hafif bir kıpırdanma olmuştu. Hasan Bey askerin yaralı olduğunu düşündü. Eğer yaralı ise hemen hastaneye kaldırılmalıydı. Osmanlı askeri, karşıdaki düşmanı bile olsa eğer yardıma muhtaçsa ona elini uzatmasını bilirdi. Çanakkale Savaş Hatıraları bunun yüzlerce örneği ile doludur. Hasan Bey de dininden aldığı bu yüce ahlak ve şefkat hisleriyle, yerde yatan Fransız askerine doğru yaklaştı. Tam yarası var mı? Diye ona uzanmıştı ki, hiçbir yarası olmadığı halde ölü numarası yapan ve bir elinde kamasıyla bekleyen kalleş düşman askeri, elindeki kamayı Yarbay Hasan Bey’in göğsüne sapladı. Hasan Bey derin bir ah çekerek yere yıkılıvermişti. Şaşkınlık içinde ne olduğunu anlayamayan Mehmetçikler hadiseye müdahale ettiler ama geç kalmışlardı. Komutanları yerde yatıyor, yarasından oluk gibi kan akıyordu.Yanına yaklaşan askerlerine fısıltı halinde “Allah şahidimdir ki bu Fransız’a kötü bir niyetle yaklaşmadım.” Dediği duyuldu.
Uzaklardan bir havlama ses duyuldu birden. Askerler sesin sahibini iyi tanıyorlardı. Canberk olanca hızıyla oraya geldi ve veli nimetinin o halini görünce hemen yanına çöküverdi. Sahibinin ellerini yalıyor, kalkmasını istiyor, adeta gözlerini onun gözlerinden ayırmıyordu. Derken alay imamı geldi. Hasan Bey’in yanında Kur’an okumaya başladı. Daha yeni başlamıştı ki, Hasan Bey birden bire; İmam efendi “LA HAVLE VELA KUVVETE İLLA BİLLAHİL ALİYYİL AZİM.” Duasını 33 kere okuyunuz dedi. İmam efendi okurken Hasan Beyde bunu tekrar etmeye çalıştı.
Artık Hasan Bey’in gözleri buğulanmaya, o güzel çehresi solmaya başlamıştı. Birden silkinir gibi oldu. Gözleri sanki yanındakileri değil de ufku takip ediyordu. Sonra başını yanındakilere çevirmeden, gözleri hala öteleri takip eder bir vaziyette fısıltıyla, “Beni ayağa kaldırınız.” Dedi. Askerleri, komutanlarının bu son emrine de hemencecik uygular ve Hasan Bey’in koltuklarına girerek kaldırdılar. Üstü başı kan içinde, son anlarını yaşamakta olan Yarbay Hasan Bey, “La ilahe illallah Muhammedün Resulullah” dedi. Yüzünde derin bir tebessüm oluşmuştu. Ve bu vaziyette iken dudaklarından şu sözler döküldü: “NİYE ZAHMET BUYURDUNUZ YA RASULULLAH

Şehitler Abidesi
canakkale-sehitler-abidesi.jpg

Anıt tüm ÇANAKKALE Şehitleri adına dikilmiştir. Eski hisarlık sırtında Ömer Kaptan tepesi üzerindedir. Üniversite gençliğinin ön ayak olmasıyla, bütün Türk Milletinin yardımıyla yapılmıştır. Morto Limanı ile Çanakkale Boğazının girişi arasındadır. Anıtların en görkemlisidir. Anıt 41.7 m. yüksekliktedir. Temeli 19 NiSAN 1954te atılmış. 21 AĞUSTOS 1960 tarihinde açılmıştır. inşaat 6,5 yıl sürmüştür. Ayakları 10ar metre aralıklıdır. 30x30 metrelik bir onur holü vardır. Ayak ölçüleri 7,5x7,5 metredir. Anıt tümü ile 625 metrekarelik bir alanı kapsamaktadır. Abide ayakları üzerinde bulunan rölyefler 27 Kasım 1999 tarihinde Kültür Bakanı tarafından yaptırılarak açılmıştır.
iyi bir ışıklandırma sistemi yapılmıştır. Bahçesindeki bayrak direği 25 metre yükseklikte, yekpare bronzdan olup (pirinç) Anıtkabirdekinin eşidir

Yahya Çavuş

yahya_cavus.jpg

19. Tümen Komutanı Albay Mustafa Kemal 24 Nisan 1915 günü bütün birliklerle karaya ayak basacak her işgalci düşman askerlerinin yok edilmesi emrini verdi. 25 Nisan 1915 sabahı düşman savaş gemileri Ertuğrul Koyu'na tonlarca bomba yağdırdı. 26. Alay'ın 3. Taburu bu bölgeyi koruyordu. Tabur Komutanı Mahmut Bey ile Asteğmen Hüseyin Bey'in şehadeti üzerine komuta Ezineli Yahya Çavuş'un eline geçti. Yahya Çavuş Galiçya ve Balkan Savaşı'na katılmış 28 yaşında cesur bir asker sağ kalan 67 arkadaşı ile siperlerde mevzilenmiştir. Albien ve River gemilerinden şafakla beraber karaya çıkmaya başlayan 3000 düşman askerini Ertuğrul Koyu'nun sularına gömmüş, deniz kızıla boyanmıştır. 48 saat düşmanın binlerce top mermisi ve askerine karşı kıyı ve siperleri korumuştur. Düşman bir tümen bildiği Türk Birliği'ni Yahya Çavuş'u siperlerinde 62 kahraman ve şehidin cesedi ile karşılaşınca hayretler içinde kalmıştır.


Yahya Çavuş Şehitliği'ndeki şu dörtlük Yahya Çavuş'u ve takım arkadaşlarının kahramanlığını veciz şekilde anlatmaktadır:

“Bir kahraman takım ve de Yahya Çavuş'tular
Tam üç alayla burada gönülden vuruştular
Düşman tümen sanırdı bu şahane erleri
Allah'ı arzu ettiler, akşama kavuştular”


57.alay komutanlığı
LiveImages%5CFoto%20Haber%5C156%5C57.%20...57alay.jpg

57.alay_2005_t_ren.jpg

Dünyanın en cesur alayıdır...
Şehitlik, Kabatepe-Conkbayırı yolu üzerinde Kılıç Bayırı'nın güneyinde, Bomba Sırtı'nın kuzeyindedir. Bu sembolik Şehitlik, 1992 yılında mimar Nejat Dinçel tarafından tasarlanarak inşa edilmiştir. Gerçek şehitlik Yarbay Hüseyin Avni Bey'in mezarı karşısında bulunan Çatal Dere Vadisi içerisindedir. Şehitliğin hemen girişinde sağ tarafta 10 Eylül 1994'te 108 yaşında vefat eden Hüseyin Kaçmaz'ın bronz heykeli bulunmaktadır. Şehitliğin inşası esnasında yan yana iki iskelet bulunmuştur. Yanlarında bulunan künyelerden, birinin 57. Alay, 6. Bölük Komutanı Üsteğmen Mustafa Asım Bey'e diğerinin de Yüzbaşı Woister'e ait olduğu tespit edilmiştir. Bu iskeletler şehitliğin kuzey ucunda bulunan anıtın hemen ön kısmına, ilk bulundukları yere gömülmüştür. 57. Alay, Yarbay Mustafa Kemal'in komutasındaki 19. Tümen'e bağlı bir alaydır. Mustafa Kemal'in emriyle bu bölgeye gelmiş ve savaş sonuna kadar bu bölgenin savunmasında birçok kahramanlıklar göstermiştir. Atatürk'ün 57. Alay'a verdiği çok ünlü emir şöyleydi: "Ben size taarruz emretmiyorum. Ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında yerimize başka kuvvetler ve kumandanlar kaim olabilir." Emri alan 57. Alayın erinden komutanına kadar tamamı burada şehit oldular.

Conk Bayırı
conk-bayiri.jpg

I. Anafartalar Savaşı'nın muharebeleri sonlanır sonlanmaz bölgeye hareket eden Kurmay Albay Mustafa Kemal Bey, 10 Ağustos sabahı saat 04:30'da bölgedeki 8. ve 9. Tümenlerin taarrunu yönetmiştir. Ani bir süngü taarruzuyla girişilen ileri hareket Müttefik hatlarını 500-1.00 metre geri atmıştır. Bu muharebeler, Çanakkale Savaşı'nın en kanlı çatışmaları olarak tarihe geçmiştir.

Anzak 2. Tümeni, 6 Ağustos 1915 sabahı, Sarı Bayır Harekâtı olarak bilinen taarruzlarıyla Conk Bayırı ve Besim Tepe’ye taarruz etmişlerdi. Takviye İngiliz kıt’alarıyla sürdürülen bu taarruzlar 10 Ağustos’taki bu Osmanlı taarruzu ile tümüyle geri atılmış olmaktatır.
Aslında Çanakkale Şehitliği ile ilgili ,ne kadar dinleseniz , fotoğraflardan görsenizde , oraya gidince bambaşka bir ruh haline bürünüyorsunuz.Mutlaka gezilmesi gereken bir yerdir.
Emrullah teşekkür ederim çok güzel bir konu bu,

Bende çok görmek istiyorum oraları, sağolsun Emrullah çağırdı ama gidemedim bir gezi planlasak hiç fena olmaz.
Emrullah, çok güzel bir iş yapmışsın. Kutlarım

Ben en son geçen sene hanım ve çocuk ile gittim.
Anzak günününe denk gelmişti.
Murat'ın da dediği gibi, nekadar anlatılsa da boş.
Muhakkak gitmek, görmek ve yaşamak gerekiyor.

En duygusuz ve sert insanın dahi içi sızlıyor, gözü doluyor.
Bu ülkede, ayyıldızlı bayrağımız altında, rahatça yaşıyorisek, Çanakkale şehitlerimiz ve orada yazılan destan sayesindedir.
Hepsinin ruhu şaad olsun.
Mekanları cennet olsun.

Emrullah teşekkürler.

Tez zamanda bir Şehitlik gezisi alalım programımıza bencede.
eline yüreğine sağlık Emrullah..

evet tez zamanda şehitlik gezisi yapılmalı.. :+1: