01-16-2016, 11:24 PM
Arkadaşlar ilgilendiğim birçok konudan biri de
kayıpsız müzikler.
Biliyorsunuz ki geçen çarşambalardan birinde yeni amfimi aldım.
Hatta "tüplü TV mi aldın?" esprilerinizi hala hatırlıyorum.
Eskiler bilir. Eski bir plağın verdiği tınıyı başka hicbir sey vermez. Neydi peki o bizi cezbeden şey. Onu güzel yapan şey sesin analog olmasıydı. Olduğu gibi kayıt altına alınıyor olmasıydı.
1880'ler de dünyada ve 1920'ler de ülkemizde taş plaklar satışa cıktı. Karbon karışımlı olan analog ses kaydedilen. Hiç bir sıkıştırmaya uğramamış sesin en doğal haliyle kaydedilmiş olan bu plaklar gramofon ile çalınırdı. Kötü olan tarafı plakların kömür tozu ile imalinden dolayı elinizden düştüğünde kırılıyor olması idi.
30 cm çapındaydılar. 78 lik te denilirdi çünkü gramofonda 78 devir ile döndürülerek ses alınırdı.
Daha sonraları 1960'larda ülkemizde 45 lik denilen PVC den üretilmiş 17 cm lik plaklar üretildi. 45 denilmesinin sebebini anladınız. 45 devirle çalınıyordu.
Düştüğünde kırılmayan. Plaklardı. Tek yüzüne tam bilmiyorum ama 4-4,5 dakikalık şarki yazılan iki tarafında birer tane şarki bulunan dedelerimizden bize miras kalan plaklar. Dedemin ilk teknolojik cihazıdır. Bir taşınabilir plakçaları ve 45 likleri vardı. Yine kayıt analogdu. Bu plakları dinlemek sıcaklık verirdi. Gramofon 3-5 dakikada bir takip edip plağı basa almak bela idi tabii.
1970lere gelindiğinde az önce bahsettiğim bela işinden kurtulmanın ilk adımları atıldı. Longplay denilen artik tek yüzeyine 20 dakikalık şarki kaydedilen plaklar. Yine PVC den. Ama bu sefer 25 cm çapında olan pikap kullanılarak çalınan plaklar. Bu grupla ilgili şöyle bir ayrıntı vereyim.
Ülkemizde özellikle Kadıköy'de bir çok plak bulursunuz. Özellikle longplay. Ama genel olarak hiçbiri masterrecord dediğimiz asil kayıt değildir. Genelde kopyanın çoğaltılmışıdır.
Barış Manço'nun ve Erkin Koray'ın yurtdışında yaptırdığı plaklarda daha berrak ses bulunur. Sebebi tr deki stüdyoların teknolojisi, malum.
88 den sonra isin cılkı çıkmaya başladı. CD
Bu disklere analog sesler 16 bit 44,1 Khz lik dijitaller seklinde kaydediliyordu.
Daha sonra teknolojinin gelişmesiyle 600 MB yer tutan bu cdler sıkıştırılarak 20-30 MB a sığdırıldı.
E tabi bir şeyler yok edilerek.
Öncelikle kulağın duymayacağı düşünülen frekanslar silindi. Ardından 25-30 Hz lik bas sesler yerini 100 Hz lik midle baslara bıraktı. 44 Khz olan tizler kimse anlamaz diyerek 22 Khz hatta 18 Khz e düştü. Örnekleme hızı düşürüldü. müzikler 1/10 1/20 yer kapladı. Tabi sesler çamura döndü.
Son zamanlarda ise özellikle gerek amfilerin ve evlerdeki ses sistemlerinin gerekse kulaklıkların daha çok ses üretebilmesiyle eski tınılı sesleri arar olduk.
Master kayıtları bulamıyoruz ama bizim gibiler için oluşturulan kayıtlara erişmek artik mümkün.
Losless dediğimiz bir format. Son zamanlarda çokça adini duyuyoruz.
Bunları anlatmak için bitrate terimini çok kullanacağım.
Nedir bitrate (Bu kısım alıntıdır :)
var olan bir bilgi, bir ortamdan bir ortama geçerken formatı değiştirilir. burada format değiştirirken kaynak bilgi düzenli olarak okunur, bir işleme tabi tutulur ve son haline getirilir. (analog bir ses kaydını dijital hale getirmek).
burada örnekleme sıklığı, kaynak veriyi dönüştürürken ne kadar sıklık ile kaynak veriden örnek alındığıdır. örneğin elimizde her saniye 1 artan bir kaynak veri varsa (0.,1,2,3,4,5,6,...) ama biz bunu 3 saniyede bir örnekliyorsak, elimizde 0,1,2,3,4,5, gibi bir veri olacağına, 0,0,0,3,3,3,6,6,6 gibi bir veri olur, çünkü biz sadece 3 saniyede bir olan değişikliği kaydederiz.
audio sample rate 44khz olan bir ses kaydı, orijinal ses kaydından saniyede 44bin adet örnek alınarak üretilmiş ses kaydı demektir. yani sample rate ne kadar yüksek olursa, orijinal veriden o kadar çok örnek alınmış, ve seste ki değişiklikler o kadar başarılı aktarılmış olunur.
audio bit rate ise, ses kaydının kaç farklı şekilde ifade edilebileceğini özetler. yani 128 kbit bir ses her örneğe karşılık, 2^128*1024 (kilo bit oldu ya) farklı değerden birini alabilmektedir. bit rate in büyümesi, çok ufak ses değişimlerinin dahi fark edilip, saklanabilmesini sağlar.
(Alıntının Sonu. )
CD için bit rate değeri: (16bit kelime uzunluğu) x (44100Hz örnekleme frekansı) x (2 kanal) = 1.411.200 bit/saniye veya 1.411 kbps
8 bit Örneklemeli bir mp3 ün bitrate değeri
100 saniyelik ve 1 mb'lık bir ses kaydının bitrate'i 1024*8/100=~82 kbps eder.
Ayrıca dinleyeceğiniz bir mp3 96 kbps veya 128 kbps olabilir(Çamur ses diyorum ben bunlara) Sinir 320 dir mp3 formatı gereği daha iyisini yapılmaz.
320 iyi bir örneklemedir.
Flacta ise durum biraz daha farklıdır.
En düşük seviye flac 762 kbps den başladığı kabul edilir ve 22 mbps= 22.000 kbps e kadar çıktığı görülmüştür.
Bu size bir flacta ne kadar ayrıntı olacağı hakkında fikir verir.
Ayrıca bununla birlikte bir flac dosyası mp3 ten farklı olarak 5.1 ve 7.1 kanal desteği ile gelir
Yani bass lar için 20-80 Hz lik ayrı bir kanal. Diğer sesler içinde 48khz bandına kadar uzanan 7 kanal daha. İyi bir ses sistemi ile dinlediğinizde size
Konserde. Orkestranın ortasında oturuyormuş hissi verir.
Devam edeceğim bu gecelik bu kadar. Yeter.
Vakit ayırıp okuyan arkadaşlara teşekkür ederim yorumlarınızı eksik etmeyin.
küçük bir tanımlama haricinde "ALINTI DEĞİLDİR" kendi derlemem.
Hedef bu:
Sent from my iPhone using Tapatalk
kayıpsız müzikler.
Biliyorsunuz ki geçen çarşambalardan birinde yeni amfimi aldım.
Hatta "tüplü TV mi aldın?" esprilerinizi hala hatırlıyorum.
Eskiler bilir. Eski bir plağın verdiği tınıyı başka hicbir sey vermez. Neydi peki o bizi cezbeden şey. Onu güzel yapan şey sesin analog olmasıydı. Olduğu gibi kayıt altına alınıyor olmasıydı.
1880'ler de dünyada ve 1920'ler de ülkemizde taş plaklar satışa cıktı. Karbon karışımlı olan analog ses kaydedilen. Hiç bir sıkıştırmaya uğramamış sesin en doğal haliyle kaydedilmiş olan bu plaklar gramofon ile çalınırdı. Kötü olan tarafı plakların kömür tozu ile imalinden dolayı elinizden düştüğünde kırılıyor olması idi.
30 cm çapındaydılar. 78 lik te denilirdi çünkü gramofonda 78 devir ile döndürülerek ses alınırdı.
Daha sonraları 1960'larda ülkemizde 45 lik denilen PVC den üretilmiş 17 cm lik plaklar üretildi. 45 denilmesinin sebebini anladınız. 45 devirle çalınıyordu.
Düştüğünde kırılmayan. Plaklardı. Tek yüzüne tam bilmiyorum ama 4-4,5 dakikalık şarki yazılan iki tarafında birer tane şarki bulunan dedelerimizden bize miras kalan plaklar. Dedemin ilk teknolojik cihazıdır. Bir taşınabilir plakçaları ve 45 likleri vardı. Yine kayıt analogdu. Bu plakları dinlemek sıcaklık verirdi. Gramofon 3-5 dakikada bir takip edip plağı basa almak bela idi tabii.
1970lere gelindiğinde az önce bahsettiğim bela işinden kurtulmanın ilk adımları atıldı. Longplay denilen artik tek yüzeyine 20 dakikalık şarki kaydedilen plaklar. Yine PVC den. Ama bu sefer 25 cm çapında olan pikap kullanılarak çalınan plaklar. Bu grupla ilgili şöyle bir ayrıntı vereyim.
Ülkemizde özellikle Kadıköy'de bir çok plak bulursunuz. Özellikle longplay. Ama genel olarak hiçbiri masterrecord dediğimiz asil kayıt değildir. Genelde kopyanın çoğaltılmışıdır.
Barış Manço'nun ve Erkin Koray'ın yurtdışında yaptırdığı plaklarda daha berrak ses bulunur. Sebebi tr deki stüdyoların teknolojisi, malum.
88 den sonra isin cılkı çıkmaya başladı. CD
Bu disklere analog sesler 16 bit 44,1 Khz lik dijitaller seklinde kaydediliyordu.
Daha sonra teknolojinin gelişmesiyle 600 MB yer tutan bu cdler sıkıştırılarak 20-30 MB a sığdırıldı.
E tabi bir şeyler yok edilerek.
Öncelikle kulağın duymayacağı düşünülen frekanslar silindi. Ardından 25-30 Hz lik bas sesler yerini 100 Hz lik midle baslara bıraktı. 44 Khz olan tizler kimse anlamaz diyerek 22 Khz hatta 18 Khz e düştü. Örnekleme hızı düşürüldü. müzikler 1/10 1/20 yer kapladı. Tabi sesler çamura döndü.
Son zamanlarda ise özellikle gerek amfilerin ve evlerdeki ses sistemlerinin gerekse kulaklıkların daha çok ses üretebilmesiyle eski tınılı sesleri arar olduk.
Master kayıtları bulamıyoruz ama bizim gibiler için oluşturulan kayıtlara erişmek artik mümkün.
Losless dediğimiz bir format. Son zamanlarda çokça adini duyuyoruz.
Bunları anlatmak için bitrate terimini çok kullanacağım.
Nedir bitrate (Bu kısım alıntıdır :)
var olan bir bilgi, bir ortamdan bir ortama geçerken formatı değiştirilir. burada format değiştirirken kaynak bilgi düzenli olarak okunur, bir işleme tabi tutulur ve son haline getirilir. (analog bir ses kaydını dijital hale getirmek).
burada örnekleme sıklığı, kaynak veriyi dönüştürürken ne kadar sıklık ile kaynak veriden örnek alındığıdır. örneğin elimizde her saniye 1 artan bir kaynak veri varsa (0.,1,2,3,4,5,6,...) ama biz bunu 3 saniyede bir örnekliyorsak, elimizde 0,1,2,3,4,5, gibi bir veri olacağına, 0,0,0,3,3,3,6,6,6 gibi bir veri olur, çünkü biz sadece 3 saniyede bir olan değişikliği kaydederiz.
audio sample rate 44khz olan bir ses kaydı, orijinal ses kaydından saniyede 44bin adet örnek alınarak üretilmiş ses kaydı demektir. yani sample rate ne kadar yüksek olursa, orijinal veriden o kadar çok örnek alınmış, ve seste ki değişiklikler o kadar başarılı aktarılmış olunur.
audio bit rate ise, ses kaydının kaç farklı şekilde ifade edilebileceğini özetler. yani 128 kbit bir ses her örneğe karşılık, 2^128*1024 (kilo bit oldu ya) farklı değerden birini alabilmektedir. bit rate in büyümesi, çok ufak ses değişimlerinin dahi fark edilip, saklanabilmesini sağlar.
(Alıntının Sonu. )
CD için bit rate değeri: (16bit kelime uzunluğu) x (44100Hz örnekleme frekansı) x (2 kanal) = 1.411.200 bit/saniye veya 1.411 kbps
8 bit Örneklemeli bir mp3 ün bitrate değeri
100 saniyelik ve 1 mb'lık bir ses kaydının bitrate'i 1024*8/100=~82 kbps eder.
Ayrıca dinleyeceğiniz bir mp3 96 kbps veya 128 kbps olabilir(Çamur ses diyorum ben bunlara) Sinir 320 dir mp3 formatı gereği daha iyisini yapılmaz.
320 iyi bir örneklemedir.
Flacta ise durum biraz daha farklıdır.
En düşük seviye flac 762 kbps den başladığı kabul edilir ve 22 mbps= 22.000 kbps e kadar çıktığı görülmüştür.
Bu size bir flacta ne kadar ayrıntı olacağı hakkında fikir verir.
Ayrıca bununla birlikte bir flac dosyası mp3 ten farklı olarak 5.1 ve 7.1 kanal desteği ile gelir
Yani bass lar için 20-80 Hz lik ayrı bir kanal. Diğer sesler içinde 48khz bandına kadar uzanan 7 kanal daha. İyi bir ses sistemi ile dinlediğinizde size
Konserde. Orkestranın ortasında oturuyormuş hissi verir.
Devam edeceğim bu gecelik bu kadar. Yeter.
Vakit ayırıp okuyan arkadaşlara teşekkür ederim yorumlarınızı eksik etmeyin.
küçük bir tanımlama haricinde "ALINTI DEĞİLDİR" kendi derlemem.
Hedef bu:
Sent from my iPhone using Tapatalk
