05-23-2012, 10:22 AM
AYDINLAR
Bir motorcu, halktan kopuk tatlı su aydınlarından, barların nemli ve loş aydınlıklarında ortama yeni düşmüş kızlara hayata dair engin bilgilerini aktaran entellektüellerden çok farklıdır.O, kim olursa olsun sanayiinin daracık ve çamurlu sokaklarındaki bir dükkanda, saçları kararmış bir mazot sobasının başında kalfalarla, çıraklarla birlikte ellerini ısıtıp sonsuz bir muhabbete dalmışken, kendini mutlu hisseder, bir aydının o hep içinde duyduğu, yalnızlık ve halkına uzaklık duygusunu yaşamaz bile...Kentin varoşlarında neredeyse bir dergaha dönüşmüş küçük bir dükkanda, artık bir bilge mertebesine erişmiş yaşlı bir ustayı, saygıyla dinlerken çoğu kez sözcüklerin , motoru değil de motorcu bakış açısıyla bir dünyayı, bir toplumu anlattığını bilir.
FELSEFE
Bir motorcu, motor kullanmaya başladığı ilk andan itibaren , karşılaştığı kişisel, iş ve aile sorunlarına değişik bir mantıkla yaklaştığını kendisinin artık eski ben olmadığını şaşkınlıkla farkeder. Motorundaki küçük bir arızayı keşfetmekteki kullandığı yöntemler, motora dair yaşanılan olaylardan çıkarılan dersler, deneme yanılmalar, tüme varımlar,ustalardan kazıklanmalar, arkadaş tarafından kandırılmalar, o hayallerdeki motora erişme çabası, garip bir biçimde motorcunun kendi yaşama sanatını da zenginleştirir, gündelik hayatını sürdürürken hep bu kişisel öğretilerden faydalanır.
İLETİŞİM
Bir motorcu sosyal konumu ne olursa olsun, gündelik yaşamda kullanılan dili çok iyi bilen bir halk adamıdır...Bunu bazen ıssız bir köy yolunda kaldığında, yanına gelen ve küçük bir arızayı birlikte giderdiği mobiletli köylüye, bazen arabalı vapurla boğazı geçerken yanyana durdukları bitirim kurye ile yaptığı o doyumsuz, sınıfsız sohbete, en önemlisi yurdumun atölyelerinde, boyahanelerinde, tornacılarında, lastikçilerde konuştuğu o elleri yüzleri kapkara insanlara borçludur.Gerçek bir motorcu, bozulan arabasını servise bırakıp çekip giden ve verilen tarihte almaya gelen dört tekercilerin aksine, motoruna yapılan her işlemin bizzat başında olmak ister...Kimi hafta sonlarını, gecelerini tatillerini kentin varoşlarında o çamurlu sokak arasındaki tamirhanede geçirir, acıktığında talaş sobasıyla ısınan aşevlerine gider, ekmeği çıraklarla böler, camları yağlı ince belli belli bardaklardan dünyanın en nefis çaylarını içer...Mutludur da...
Bütün bu masalsı yaşam, motorcunun doğallıkla, ofisine, hastahanesine, birliğine,fabrikasına, dairesine yansır.Duvarcı ustasıyla, overlokçuyla, son ütücüyle, odacısıyla, ofis boyla, hastabakıcıyla, hademeyle, çay getiren eriyle, akşam birlikte nöbete kaldığı Domaniç’li çavuşuyla, muhasebecisiyle, kapıda bekleyen güvenlikle inanılmaz bir iletişim kurar..Bu sıcaklık sonucunda hayatı daha çok sever, kendini daha güçlü, kendinle daha barışık ve huzurlu hisseder bu mutluluğu evine, ailesine de taşır...
Bir motorcu, halktan kopuk tatlı su aydınlarından, barların nemli ve loş aydınlıklarında ortama yeni düşmüş kızlara hayata dair engin bilgilerini aktaran entellektüellerden çok farklıdır.O, kim olursa olsun sanayiinin daracık ve çamurlu sokaklarındaki bir dükkanda, saçları kararmış bir mazot sobasının başında kalfalarla, çıraklarla birlikte ellerini ısıtıp sonsuz bir muhabbete dalmışken, kendini mutlu hisseder, bir aydının o hep içinde duyduğu, yalnızlık ve halkına uzaklık duygusunu yaşamaz bile...Kentin varoşlarında neredeyse bir dergaha dönüşmüş küçük bir dükkanda, artık bir bilge mertebesine erişmiş yaşlı bir ustayı, saygıyla dinlerken çoğu kez sözcüklerin , motoru değil de motorcu bakış açısıyla bir dünyayı, bir toplumu anlattığını bilir.
FELSEFE
Bir motorcu, motor kullanmaya başladığı ilk andan itibaren , karşılaştığı kişisel, iş ve aile sorunlarına değişik bir mantıkla yaklaştığını kendisinin artık eski ben olmadığını şaşkınlıkla farkeder. Motorundaki küçük bir arızayı keşfetmekteki kullandığı yöntemler, motora dair yaşanılan olaylardan çıkarılan dersler, deneme yanılmalar, tüme varımlar,ustalardan kazıklanmalar, arkadaş tarafından kandırılmalar, o hayallerdeki motora erişme çabası, garip bir biçimde motorcunun kendi yaşama sanatını da zenginleştirir, gündelik hayatını sürdürürken hep bu kişisel öğretilerden faydalanır.
İLETİŞİM
Bir motorcu sosyal konumu ne olursa olsun, gündelik yaşamda kullanılan dili çok iyi bilen bir halk adamıdır...Bunu bazen ıssız bir köy yolunda kaldığında, yanına gelen ve küçük bir arızayı birlikte giderdiği mobiletli köylüye, bazen arabalı vapurla boğazı geçerken yanyana durdukları bitirim kurye ile yaptığı o doyumsuz, sınıfsız sohbete, en önemlisi yurdumun atölyelerinde, boyahanelerinde, tornacılarında, lastikçilerde konuştuğu o elleri yüzleri kapkara insanlara borçludur.Gerçek bir motorcu, bozulan arabasını servise bırakıp çekip giden ve verilen tarihte almaya gelen dört tekercilerin aksine, motoruna yapılan her işlemin bizzat başında olmak ister...Kimi hafta sonlarını, gecelerini tatillerini kentin varoşlarında o çamurlu sokak arasındaki tamirhanede geçirir, acıktığında talaş sobasıyla ısınan aşevlerine gider, ekmeği çıraklarla böler, camları yağlı ince belli belli bardaklardan dünyanın en nefis çaylarını içer...Mutludur da...
Bütün bu masalsı yaşam, motorcunun doğallıkla, ofisine, hastahanesine, birliğine,fabrikasına, dairesine yansır.Duvarcı ustasıyla, overlokçuyla, son ütücüyle, odacısıyla, ofis boyla, hastabakıcıyla, hademeyle, çay getiren eriyle, akşam birlikte nöbete kaldığı Domaniç’li çavuşuyla, muhasebecisiyle, kapıda bekleyen güvenlikle inanılmaz bir iletişim kurar..Bu sıcaklık sonucunda hayatı daha çok sever, kendini daha güçlü, kendinle daha barışık ve huzurlu hisseder bu mutluluğu evine, ailesine de taşır...