07-01-2020, 06:18 AM
Karantinaydı , kısıtlamaydı, kış geçti , bahar geldi , e hadi artık açılışı bir yapalım dedik dedik ve sonunda beklenen anı yakaladık. Fakat hava durumu çok karışık. Bi çok bulutlu , bi yağmurlu derken hehe güneş açacak galiba. Resmen Pazar günü yapacağımız gezi için her gün hava durumunu kontrol ettik. Velhasıl işin sonu "Aamaaaaan yağarsa yağmur yağar." sözüne geldi ve Pazar sabahı buluştuk.
Rotamız, biraz sonra anlatacağım hadiseler sebebi ile planlananın biraz dışına çıktı ve günün sonunda bu şekilde oldu. Çok keyifli bir rota ve günübirlik bir gezi için herkese tavsiye ederim.
Yola çıktık. Hava mis. Ne yağmur var ne bulut. İlk planladığımız piknik programını hava şartları nedeniyle hiç riske girmeden Kabaağaç Mesire Alanı'nda kahvaltı olarak değiştirmiştik, herhangi bir yağmur durumunda kapalı alanda rahatça kahvaltımızı yaparız düşüncesi ile.
Motorları dizdik. Mekana girdik. Hava çok güzel görünüyor ama arada bulutlar gelip geçerken korkutuyordu. "Acaba yağmur yağar mı? Program iptal olur mu?" soruları hep kafamızda.
Kahvaltımız için yuvarlak masa şovalyeleri gibi dizildik. Muhabbet, harala gürele derken kahvaltımızı hallettik. O kadar özlemişiz ki yolda olmayı, bir an önce yola çıkıp ilk planladığımız rota olan Ağva üzerinden Kandıra'ya varmadan Umuttepe'ye doğru inmek üzere yola çıktık.
Ve işte o andan sonra beklenen oldu ve Teke'den sonra yağmur başladı. Epey iyi yağıyordu. Herkes aslında hazırlıklıydı, zaten yağmur beklentisi içinde olduğumuz için umursamadan yola devam ettik taa ki en yakın benzinliğe kadar.
Benzinlikte, bizimle beraber yağmura yakalanan başka motorcular da vardı. Sohbet muhabbet ederken epey zamanda geçti. Ama yağmur dinmedi. Artık benzinlik görevlileri yan gözle bakmaya başlayınca, hadi dedik madem biraz daha ıslanalım Ağva merkezde bir mekana girip çay içip sohbetimize rahat rahat orada devam edelim.
Ağvanın girişinde ki ilk kahvehaneye girip, hem yağmurun biraz daha dinmesini bekledik hemde muhabbete kaldığımız yerden devam ettik. Burada da yakalşık bir saat bekledikten sonra, baktık yağmurun geçeceği yok, sadece hafifliyor dedik bari yola çıkalım, Kandıra'ya doğru sürelim, durua göre günü erken bitirip evlere dağılırız.
Ve günün bundan sonrası tek kelime ile muhteşemdi...
Ercan'a (CBF 150 ) sen öne geç, tempoyu sana göre ayarlayalım dedik. Kardeşim, maşşallah nasıl bir hakimiyeti varsa biz arkasında CBF 150 kavalar olduk. Ağva'dan Kandıra'ya gelene kadar, o viraj senin bu viraj benim girdik çıktık yattık kalktık.
Durumun heyecanı ile bahsetmeyi unuttum. Yağmur biz Ağva'dan çıktıktan sonra tamammen arkamızda kaldı. Hava günlük güneşlik, yerler kuru. Meğerse biz yanlış yerlerde mutluluğu arıyormuşuz.
Kandıra'ya varınca, virajların tadı damağımızda kaldı. Hadi rotayı değiştirelim, Karasu'ya Barış'ın eve bir uğrayalım. Az gittik uz gittik, CBF 150'yi kovalarken dere tepe düz gittik. Sonunda mekana vardık.
Karnımız yavaştan acıktı. Hemen bir mangal yakıp, sucuk ekmek gömdük. Üzerinede tatlılarımızı yemezsek ayıp olurdu. Dalından..
Ha sen yedin, ha ben yedim derken baktık ağaçta dut kalmayacak.
Çok eğlendik, yattık yuvarlandık, karnımızıda doyurduk. Artık dönme vakti geldi. Sakarya üzerinden ana yoldan dönüşe başaldık. Yol üzerinde tabiki de bir çevirmeye denk gelecektik. Sürü halinde motosiklet sürücülerini bulunca Polis arkadaşlar dayanamıyor. Standart evrak kontrolünen sonra bir de fotoğraf çekip günümüze son noktayı koyuyoruz.
Burdan sonrası artık sıradan, ana yol üzerinden sağ salim eve ulaşmak. Dolu dolu, entrikalı, heyeceanlı bir gezimiz daha geldi geçti. Bizimle gelen, bu anıyı paylaşan bütün arkadaşlarımıza çok teşekkür ederim. En kısa zamanda tekrar görüşmek üzere..
Rotamız, biraz sonra anlatacağım hadiseler sebebi ile planlananın biraz dışına çıktı ve günün sonunda bu şekilde oldu. Çok keyifli bir rota ve günübirlik bir gezi için herkese tavsiye ederim.
Yola çıktık. Hava mis. Ne yağmur var ne bulut. İlk planladığımız piknik programını hava şartları nedeniyle hiç riske girmeden Kabaağaç Mesire Alanı'nda kahvaltı olarak değiştirmiştik, herhangi bir yağmur durumunda kapalı alanda rahatça kahvaltımızı yaparız düşüncesi ile.
Motorları dizdik. Mekana girdik. Hava çok güzel görünüyor ama arada bulutlar gelip geçerken korkutuyordu. "Acaba yağmur yağar mı? Program iptal olur mu?" soruları hep kafamızda.
Kahvaltımız için yuvarlak masa şovalyeleri gibi dizildik. Muhabbet, harala gürele derken kahvaltımızı hallettik. O kadar özlemişiz ki yolda olmayı, bir an önce yola çıkıp ilk planladığımız rota olan Ağva üzerinden Kandıra'ya varmadan Umuttepe'ye doğru inmek üzere yola çıktık.
Ve işte o andan sonra beklenen oldu ve Teke'den sonra yağmur başladı. Epey iyi yağıyordu. Herkes aslında hazırlıklıydı, zaten yağmur beklentisi içinde olduğumuz için umursamadan yola devam ettik taa ki en yakın benzinliğe kadar.
Benzinlikte, bizimle beraber yağmura yakalanan başka motorcular da vardı. Sohbet muhabbet ederken epey zamanda geçti. Ama yağmur dinmedi. Artık benzinlik görevlileri yan gözle bakmaya başlayınca, hadi dedik madem biraz daha ıslanalım Ağva merkezde bir mekana girip çay içip sohbetimize rahat rahat orada devam edelim.
Ağvanın girişinde ki ilk kahvehaneye girip, hem yağmurun biraz daha dinmesini bekledik hemde muhabbete kaldığımız yerden devam ettik. Burada da yakalşık bir saat bekledikten sonra, baktık yağmurun geçeceği yok, sadece hafifliyor dedik bari yola çıkalım, Kandıra'ya doğru sürelim, durua göre günü erken bitirip evlere dağılırız.
Ve günün bundan sonrası tek kelime ile muhteşemdi...
Ercan'a (CBF 150 ) sen öne geç, tempoyu sana göre ayarlayalım dedik. Kardeşim, maşşallah nasıl bir hakimiyeti varsa biz arkasında CBF 150 kavalar olduk. Ağva'dan Kandıra'ya gelene kadar, o viraj senin bu viraj benim girdik çıktık yattık kalktık.
Durumun heyecanı ile bahsetmeyi unuttum. Yağmur biz Ağva'dan çıktıktan sonra tamammen arkamızda kaldı. Hava günlük güneşlik, yerler kuru. Meğerse biz yanlış yerlerde mutluluğu arıyormuşuz.
Kandıra'ya varınca, virajların tadı damağımızda kaldı. Hadi rotayı değiştirelim, Karasu'ya Barış'ın eve bir uğrayalım. Az gittik uz gittik, CBF 150'yi kovalarken dere tepe düz gittik. Sonunda mekana vardık.
Karnımız yavaştan acıktı. Hemen bir mangal yakıp, sucuk ekmek gömdük. Üzerinede tatlılarımızı yemezsek ayıp olurdu. Dalından..
Ha sen yedin, ha ben yedim derken baktık ağaçta dut kalmayacak.
Çok eğlendik, yattık yuvarlandık, karnımızıda doyurduk. Artık dönme vakti geldi. Sakarya üzerinden ana yoldan dönüşe başaldık. Yol üzerinde tabiki de bir çevirmeye denk gelecektik. Sürü halinde motosiklet sürücülerini bulunca Polis arkadaşlar dayanamıyor. Standart evrak kontrolünen sonra bir de fotoğraf çekip günümüze son noktayı koyuyoruz.
Burdan sonrası artık sıradan, ana yol üzerinden sağ salim eve ulaşmak. Dolu dolu, entrikalı, heyeceanlı bir gezimiz daha geldi geçti. Bizimle gelen, bu anıyı paylaşan bütün arkadaşlarımıza çok teşekkür ederim. En kısa zamanda tekrar görüşmek üzere..