Konuyu Değerlendir
  • 0 Oy - 0 Ortalama
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5

Dünyada Görülesi Yerler
#1

TULAU EVLERİ- ÇİN

tulauevleri.jpg

12. ve 20. yüzyıllar arasında inşa edilen 46 evden oluşan, Çin’in Fuji bölgesinin güneybatısındaki 120 kilometrelik alana yayılan bu ev dizisi, her biri 800 kişiyi barındıracak şekilde inşa edilmiş.
Ortak bir avluya bakan, az pencereli, tek girişli bu evlerin esas yapım amacı, bulunduğu alanı savunmak olarak belirlenmiş. Tüm bir kabileyi içine alabilen bu evler, adeta küçük birer şehir olarak ün salmış.

Evlerin dışı ne kadar sade ve süssüzse, içleri de o kadar konforlu ve süslü. Farklı türde bir komün yaşamın ve alışılmadık bir savunma mekanizmasının örneği olan evler, birbirlerine ve çevrelerine uyumuyla, insan yerleşmeleri arasında özel bir yere sahip.


RHAETIAN DEMİRYOLU - İSVİÇRE

demiryolu.jpg

İsviçre Alplerini arşınlayan iki tarihî demiryolu, bu bölgede buluşuyor. 1904’te açılan Albula hattı, 67 km boyunca uzanarak alanın kuzeybatısını kapsıyor. 61 kilometrelik Bernina geçişinde ise 13 tünel, 52 viyadük bulunuyor. Tren toplam 383 köprü, 84 tünel ve 196 viyadükten geçiyor. Her iki hattın da bölgenin sosyo-ekonomik gelişimine ve yaşam standartlarına büyük etkisi olmuş. Aynı zamanda teknik, mimarî, mühendislik ve doğayla bütünleşme isteği, alanın her yerinde göze çarpıyor.


SURTSEY ADASI - İZLANDA

3byr2.jpg

İzlanda’nın güney kıyılarından 32 km uzaklıkta bulunan bu volkanik ada, 1963-1967 tarihleri arasında yaşanan patlamalarla oluşmuş. İnsan yaşamının bulunmadığı ada, bitkilerin ve hayvanların kendilerine nasıl bir yaşam alanı kurabileceğini kanıtlaması açısından da görülmeyi hak ediyor. Adayı 1964’ten bu yana inceleyen araştırmacılar, okyanus akıntılarıyla taşınmış kökler, mantarlar, bakteriler ve küflerle karşılaşmış. Surtsey’de ayrıca kaydedilmiş 89 ayrı kuş türü bulunuyor.


BAHAİ KUTSAL MEKANI- İSRAİL

baha.jpg

Baha’i’nin güçlü hac geleneğini ve yoğun bir kutsallığı birleştiren bu mekânlarda, 26 bina, tarihî eserler ve alanlar bulunuyor. Bahá’u’lláh Türbesi ve Báb Mozolesi, yapıtlar arasında en çok göze çarpanları olarak kabul ediliyor. Bu mekânlarda, aynı zamanda konutlar, bahçeler, neoklasik modern yapılar ve bir de mezarlık bulunuyor.

BAHAİLİK: 1800'lerde İran'da Mehdi inancının uzantısı olarak doğan bir dindir. Bahai Tarihi, 1844'te Bab'ın (Seyyid Ali Muhammed) yeni bir çağın gelmekte olduğunu ve yeni bir Peygamber'in geleceğini ilan etmesiyle başlar. Bahailiğin kurucusu, lakabı Bahaullah olan Mirza Hüseyin Ali'dir. 21 Nisan 1863'te Bağdat'ta sürgünde iken peygamberliğini ilan etmiştir.
Bahai Dünya Merkezi İsrail'in Hayfa şehrindedir.


AL- HİJR ARKEOLOJİ ALANI- SUUDİ ARABİSTAN

alhjr.jpg

Al-Hijr, Suudi Arabistan’ın ilk kültür mirası olma özelliğini kazanan mekânı oldu. Alanda, MÖ 1. yüzyıldan kalma, iyi korunmuş, süslü cepheli mezarlıklar bulunuyor. Aynı zamanda 50 kadar eski belge ve mağara resimlerine de ulaşmak mümkün. Al-Hijr, Nabatean kültürüne ve uygarlığına ışık tutan 111 adet mezarlığa, su kemerlerine ve diğer Nabatean mimarî eserlerine evsahipliği yapıyor.


SAN MARİNO ŞEHİR MERKEZİ ve TİTANO DAĞI

ttano.jpg

Avrupa'nın en küçük devletlerinden biri olan San Marino'daki 55 hektarlık alana yayılan, Titano Dağı’nı da içine alan şehir merkezi, 13. yüzyıla kadar uzanan bir tarihe sahip. Şehir merkezinde tarihî surlar, geçitler ve mahzenlerin yanı sıra, 19. yüzyıldan kalma bir bazilika, 14 ve 16. yüzyıldan kalma rahibe manastırları ve 19. yüzyılda inşa edilmiş Palazzo Publico bulunuyor.


AHŞAP KİLİSELER- SLOVAKYA

ahapkilise.jpg

Karpat Dağları’nın Slovakya tarafındaki ahşap kiliseler 2 Katolik, 3 Protestan ve 3 Yunan Ortodoks Kilisesi olarak 16. ve 18. yüzyıllar arasında inşa edilmiş. Yerel dinî mimarînin en önemli örneklerinin görülebildiği bu alanda, Latin ve Bizans kültürleri bir araya geliyor.


İSKENDERİYE FENERİ - MISIR

feneru.jpg

Mısır'da İskenderiye Limanı'nın karşısındaki Pharos Adası üzerine yapılmıştı. Romalılar Mısır'ı ele geçirdikten sonra burada Ptolemaios (Batlamyus) olarak anılan bir devlet kurmuşlardı. İnşaası M.Ö. 285-246 yılları arasında süren Fener, bu devletin ilk iki kralı Ptolemy-Batlamyus-Soter ve Ptolemy tarafından yaptırılmıştı.

Kaidesi ile birlikte 135 metre yüksekliğinde olan fener, beyaz mermerden yapılmıştı. Tepesinde bulunan, tunçtan yapılmış büyük bir ayna 70 kilometre uzaklıktan görülüyor ve limana giren gemilere rehberlik ediyordu.

Üç bölümden oluşan fenerin mimarı Knidos'lu Sostratus'tur. Alt bölümü dikdörtgen şeklinde ve yaklaşık 55 metre yüksekliğindeydi. Orta bölüm, yukarıya doğru giden rampası olan bir silindir şeklindeydi. Yaklaşık 27 metre yüksekliğindeydi. Üst bölüm ise silindir şeklindeydi ve üzerinde alevin bulunduğu bir odası vardı.

İskenderiye Feneri, antik çağın yedi harikası içinde günlük yaşam için kullanılan tek eserdir. Ayrıca yedi harikanın ve gelmiş geçmiş deniz fenerlerinin en yüksek olanı da bu fenerdir.

Üst kısmı M.S. 955 yılında bir deprem ve fırtınada kopan fenerin gövde kısmı da 1302'de başka bir depremde yıkıldı. 1500 yılında ise bu yapıya ait kalıntılar tamamen yokoldu.

Üzerinde inşaa edildiği adadan dolayı Pharos olarak anılmış ve bu kelime bir çok dile yerleşmiştir. İspanyolca, Fransızca ve İtalyancada Pharos, deniz feneri anlamına gelmektedir. Yıkılmadan önce yapılan resimleri, dünyadaki deniz fenerlerine yüzlerce yıldan beri örnek olmuştur.
.


DijitalTurk Toplu.Biz
Keşfedebildiğin kadar özgürsün.. (VeYSeL)
Cevapla
#2

Mancu Picchu Antik Kenti - Peru

machupicchuantikkenti.jpg

Machu Picchu (1460-1470), Peru

Inka İmparatoru Pachacutec 15. yüzyılda Manchu Picchu olarak bilinen dağda bulutlar içinde bir şehir inşa ettirmiştir. Bu muhteşem yerleşim merkezi And platosundan başlayarak balta girmemiş Amazon ormanlarının Urubamba Nehrine kadar uzanmaktadır. İnkalar tarafından çiçek hastalığı salgınından dolayı terkedilmiştir. İspanyolların İnka İmparatorluğu’nu ele geçirmelerinden sonra şehir 300 yıl boyunca “kayıp” olarak kalmış ve 1911 yılında Hiram Bingham tarafından tekrar bulunmuştur.

- - - - -

Cusco’dan dünyaca ünlü Machu Picchu’ya gitmek için bir kaç gün önce tren bileti almak gerekiyor. Oldukça fakir olan ülkenin en önemli gelirini İnkaların izlerini sürmeye gelen turistlerin bıraktığı dövizler oluşturuyor. Bu nedenle kayıp kente Machu Picchu’ya gitmek oldukça pahalı. (170 dolar ile 400 dolar arasında değişiyor.)

Andların yüksek dağlarında bulunan bu antik kente ulaşmak için önce Cusco’daki San Pedro İstasyonu' ndan kalkan turist trenine binmek gerekiyor. Fakat bir çok gezgin arkadaşla birlikte trende yer bulamadığımız için özel bir minbüsle iki saatlik bir yolculuğun ardından Urubamba Vadisi’ndeki tarihi İnka kentlerinden biri olan Ollantaytampo’ya varıyoruz. Burası 2.800 metre yüksekliğinde, taş bloklarla teraslamanın en güzel örneklerinin görülebileceği bir başka İnka kenti. Kısa bir mola’nın ardından Cusco’dan gelen Machu Picchu trenine biniyoruz.

Virajlı yollardan ilerleyerek karlı And Dağları manzarası eşliğinde bir saat daha gidip son durak olan termal kaplıcalarıyla ünlün Aguas Calientes’e ulaşıyoruz. Dünyanın dört bir yanından gelen turistlerin kayıp kente bir an önce ulaşmak için duydukları heyecan yüzlerinden okunuyor. Ancak yolculuk henüz bitmedi. Etrafta mahşeri bir kalabalık var. Tüm rehberler kendi gruplarını bir köşede tamamlayıp çıkışa hazırlıyorlar. Machu Picchu’yu görmeye gelenlerin hepsi öncelikle buraya gelmek zorunda. Buradan sonra kayıp kente ulaşmanın iki yolu var. Bunlardan ilki “İnca Trail” denilen ve yerel bir acenteden alınan profesyonel destekle üç ile beş gün arasında değişen 88 km’lik bir yürüyüş yoluyla kamplar kurarak tepeler, dağlar, bayırlar çıkıp kayıp kente ulaşmak. İkincisi ise bizim de tercih ettiğimiz şekilde geri kalan yolu otobüslerle çıkıp Machu Picchu’yu günübirlik ziyaret etmek.

Gençlik Dağı anlamına gelen Machu Picchu, Urubamba Vadisi’nin yamaçlarında, 2 bin 430 metre yükseliğindeki bir tepenin tam sırtında bulunuyor. 1450 yılında inşasına kral Pachacuti zamanında başlanan kent 1493'te tamamlanmış. Anlatılanlara göre İspanyol işgali sonucu şehirlerini peş peşe kaybeden İnka liderleri 1536 yılında etraflarındaki az sayıda insanla birlikte bu gizemli kente yerleşir ve ülkeyi 30 yıl daha buradan idare eder. İnkalar, kaleleri 16. yüzyılda işgalci İspanyollardan korunmak amacıyla kullanırlar. Saklı kent adıyla da bilinen yapı, İnkalar tarafınan işgale direnmenin bir sembolü olarak da kabul ediliyor. Şehrin tam olarak hangi nedenle yapıldığı ise hâlâ bilinmiyor.

Rivayete göre Güneş Tanrısı İnti'ye daha yakın olabilmek için, ya da tanrılar ve seçkin insanlar için inşa edildiği ysöyleniyor. İşgalci İspanyollar bir efsane olarak duydukları bu büyülü şehri bulmak için çok uğraşmışlar ama başarılı olamazlar. 50 yılda binlerce işçi tarafından inşa edilen bu kentte güneşin çocukları sadece yüz yıl kadar yaşarlar. Son seçkin İnkalı'nın da ölümüyle şehir hala tam olarak bilinmeyen nedenle büyük bir sessizliğe gömülür. Yıllar, yüzyıllar birbirini kovalarken, bu arada saklı kentin üzeri, And Dağları'nın zirvelerinde yavaş ama sabırla gelişen orman tarafından sessizce örtülür. İnsanlık tarihinin gizemli medeniyetlerinden biri olan İnkaların en görkemli şehrinin bu sessiz bekleyişi tıpkı Mısır’ın gizemli piramitleri, Kaboçya’nın efsane Angkor’u, Java’ın ünlü Borabodur’u, Ege’nin Efes Antik Kenti, Batı Anadolu’nun Truvası gibi yüzyıllar süren bir yeraltı uykusuna yatar. Ta ki 1911 yılında bölgeye gelen Amerikalı tarihçi Profesör Hiram Bingham a kadar... Profesör Bingham, İnkaların İspanyollara karşı son savaşlarını verdikleri Vilcabamba kentini ararken Machu Picchu’yu tesadüfen bulur. Hem de 9 yaşındaki küçücük bir çocuğun yardımıyla.

Bingham; dünyanın en önemli arkeolojik keşiflerinden birini gerçekleştirdiğini hemen farkeder. Ancak yaklaşık 500 yıllık bitki örtüsünü temizleyecek ne malzemeye ne de adama sahip olmadığı için çevrenin fotoğraflarını çekip ABD'ye geri döner ve ertesi yıl tam teçhizat ve çok sayıda işçiyle gelerek arkeoloji tarihte yeni bir sayfa açmayı başarır ve tüm dünyaya İnkaları tanıtır. 1983’te UNESCO tarafından “Dünya Mirası” kapsamına
alınır ve çevre düzenlemesi yapılarak ziyarete açılır.

Bir dünya gezgini olarak geç de olsa nihayet Amerika kıtasının en gizemli mekanına ayak basıyorum. İnkalar’ın Güneş Tanrısı İnti’nin bir etkisi mi yoksa sadece 2430 metre yüksekliğinden mi olacak, müthiş bir sıcaklıkla karşılıyor bizi Machu Picchu. Her yerde olduğu gibi yine Japon turistler herkesten önce gelip makinalarındaki pozları yarılamışlar bile. (Sadece Yogyakarta’daki Prambanan Tapınağı’na onlardan önce girmeyi başarmıştım.)

İnsanların bir çoğu henüz gitmemiş olsa da fotoğraflardan ya da belgesellerden aşina olduğu Andların yüksek kesimlerindeki efsane kent Machu Picchu’nun bir lamanın yüküyle ancak sığabileceği şekilde yapılmış giriş kapısı İnti Punktu’dan (Güneş Kapısı) içeri giriyoruz. Hepimiz bu büyüleyici görüntüyü hafızalarımıza kazımak için bir süre dış dünyayla bağlantımızı kesiyoruz. Etrafı büyük taş bloklu sularla çevrili ve her birinin önünde kendi bahçesi bulunan yüze yakın saray ve tapınak kalıntılarıyla karşılaşıyoruz. Yapıların büyük bir bölümü tek tarafı açık, gökyüzüne doğru giderek daralan büyük taş bloklardan oluşuyor. Şimdilerde hepsinin çatısı açık olsa da eskiden göğe yükselen bu sivri çatıların bitkilerle kapatıldığı söyleniyor. Kral Pachacuti’nin yaptırdığı bu efsane kentte hanedan ailesi ile onun yakınları ile hizmetkarlarından oluşan bin kişiye yakın bir nüfusu barındırd

DijitalTurk Toplu.Biz
Keşfedebildiğin kadar özgürsün.. (VeYSeL)
Cevapla
#3

Gizemli Maya Sarayı - Guatemala

mercek11.jpg

2.000 yıl önce Kuzey Guatemala'daki Cancuen Sarayı'nda oturan Maya kralları, ülkeyi buradan yönetirlerdi. Ancak Maya Krallığı M.S. 840 yılında ekonomik çöküşe bağlı olarak yıkıldığı zaman, yağmur ormanları, krallığın bulunduğu bölgenin üzerini örterek yüzyıllarca uygar dünyanın açgözlü yağmacılarından gizledi.

mercek113.jpg

Arkeologlar, bu bölgede orman dokusunun altında Maya Krallığı'nın bulunduğunu 1905 yılından beri biliyorlardı, ancak kazılarda çok önemli bir kalıntı bulacakları hiç akıllarına gelmiyordu.

Vanderbilt Üniversitesi'nden arkeolog Arthur Demarest'in liderliğinde bir grup bilim adamı, Guatemala'daki Universidad del Valle'nin yardımlarıyla üç katlı, 170 odalı, 11 avlulu bir sarayı ortaya çıkarttıklarını duyurdu. Bu saray bugüne dek bulunan en iyi korunmuş Maya sarayı.

''Saray, o kadar büyüktü ki herkesi bunun gerçek olduğuna inandırmakta zorluk çektik'' diye konuşan Demarest, aralarında törenlerde kullanılan pirit aynalar, obsidyen bıçaklar, yeşimden yapılmış tabakların olduğu Maya Uygarlığı'na ilişkin çok değerli eserler bulduğunu açıkladı.



DijitalTurk Toplu.Biz
Keşfedebildiğin kadar özgürsün.. (VeYSeL)
Cevapla
#4

Louvre Müzesi - Fransa - Paris

louvreatnightcentered2.jpg

18lj9.jpg

Louvre Müzesi (Fransızca Musée du Louvre): Paris, Fransa'da bulunan dünyanın en büyük müzelerinden biridir. Eskiden bir saray olan müze, 1793 yılında Avrupa'da ilk kez müze olarak halka açılmıştır. 1980'li yıllarda 1,2 milyar ABD doları harcanarak yenilenmiş, 21 metrelik cam piramit giriş de o zaman yapılmıştır. 19. yy. Mısır, Yunan ve Roma eserlerinin de aralarında bulunduğu yaklaşık 30.000 eserin bulunduğu müzedeki en ünlü eserler arasında, Milo Venüsü, Winged Victory of Samothrace, Mona Lisa (Leonardo da Vinci) ve Slaves (Michelangelo) sayılabilir.Bu müze resim ve heykellerden oluşmaktadır.

museumlouvrepyramlg.jpg

26767287.jpg

19ni6.jpg




DijitalTurk Toplu.Biz
Keşfedebildiğin kadar özgürsün.. (VeYSeL)
Cevapla
#5

Başkanım , Türkiyede gezilmesi ve görülmesi gereken okadar çok yer varki yukarıda saydıklarına sıra bile gelmez.

Benim memleketim örneğin (MARDİN) ;

2-3 sene önce dünyanın 3. sit bölgesiydi. Çok sayıda yerli ve yabancı turist akın etti.

Başka onlarca yüzlerce yer var Türkiye'de...

Mardin den bir kaç resim...:çiçek:
63550086.png
92805114.png

68426549.png
mardinsg123.jpg
Ara
Cevapla
#6

kesinlikle katılıyorum..

Türkiye'miz bir cennet ve bir ömür gezmekle bitmez..

bildiğiniz tarihi ve görülesi mekanlar varsa sizlerde paylaşın arkadaşlar.. ben bulduğumu ekliyorum..Ah

DijitalTurk Toplu.Biz
Keşfedebildiğin kadar özgürsün.. (VeYSeL)
Cevapla
#7

hepsi çok güzel emeğine sağlık ama şu mısır daki fenere takıldım heralde yapıldığı tarihte çekmiler fotoyu :)

Yapmayıp pişman olanlardansa yapıp pişman olanlardanım galiba..
Ara
Cevapla
#8

sanki foto değilde yağlı boya gibi dimi :F:

DijitalTurk Toplu.Biz
Keşfedebildiğin kadar özgürsün.. (VeYSeL)
Cevapla
#9

evet abi tablo gibi :)

Yapmayıp pişman olanlardansa yapıp pişman olanlardanım galiba..
Ara
Cevapla
#10

Aaaaaa, ben bunların hepsine gittim.:P::P:

Veysel, dünyada görülesi yerler demişsin de, İskenderiye feneri için biraz geç değilmi.
Yok eğer hala görülüyorsa, Babilin Asma Bahçelerini ve Dev Rodos heykelini de görsek fena olmaz. :ehi::ehi:
Ara
Cevapla


Benzer Konular...
Konu: / Yazar Cevaplar: Gösterim: Son Mesaj

Hızlı Menü:


Bu konuyu görüntüleyen kullanıcı(lar): 3 Ziyaretçi