Konuyu Değerlendir
  • 2 Oy - 5 Ortalama
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5

ATATÜRK Köşesi
#41

Gülen fotolar harika. İkisini ilk defa görüyorum.

Özdil'e ve yazdıklarına zaten hastayım.
10 Kasımda yazdığı da bir başka güzel olmuş.
Ara
Cevapla
#42

Cevapla
#43

4xQhP.png



SELANİKTE ATATÜRK EVİ

39b.gif

Atatürk bilindiği gibi 1881 yılında Selanikte doğmuştur. Onun, doğduğu, çocukluk ve gençlik günlerinin bir kısmını geçirdiği, memleketin hür bir idare rejimine kavuşması için arkadaşları ile birlikte karar verdiği tarihi ev bugün (Atatürk Evi) adıyla müze olarak tanzim edilmiş ve ziyarete açılmıştır.
Atatürk Evi bugünkü Selanikin Aya Dimitriya mahallesinde ve Apostolu Pavlu caddesi üzerinde 75 numaradadır. Bitişiğinde Türk Konsolosluğu vardır.

Selanikte Atatürk Evi, arşiv kayıtlarına göre, Selanikin Koca Kasım Paşa mahallesi, Islahhane caddesi üzerindedir. Ev, bodrumu ile birlikte üç katlı ve bir avlu içerisindedir.

Selanik arşiv belgelerinden edinilen bilgilere göre, şimdi müze olan Atatürk Evi, 1870 yılından önce Rodoslu müderris Hacı Mehmed tarafından yaptırılmış olup önce İbrahim Zühdü adlı birisine, daha sonra da yine Selanik halkından Abdullah Ağa ve Eşi Ümmü Gülsüme satılmıştır. Bu kayıtlardan anlaşıldığına göre Ev, Atatürkün babası Ali Rıza efendi tarafından inşa ettirilmemiş, sahiplerinden kiralanmıştır.

Atatürkün babası Ali Rıza Efendi, bilindiği gibi, bir süre Selanik Evkaf katipliğinde bulunmuş, gümrük memurluğu yapmış, 1876 yılında da Selanik Asakir-i milliye taburunda birinci mülazım olarak görev almış, daha sonra serbest ticaret hayatına atılmıştır.

Selanikin tanınmış ailelerinden Sarıgüllü Hacı Sofulardan Feyzullah Ağanın kızı Zübeyde Hanımla 1878 yıllarına doğru evlenen Ali Rıza Efendi Kırmızı Hafız diye şöhret bulan babası Ahmed Efendinin (Subaşı) mahallesindeki evinden ayrılarak Koca Kasım Paşa mahallesindeki aslı vakıf olan şimdiki evi sahiplerinden kiralamış eşi ile birlikte bu eve taşınmışlardır. Ev o zamanlar, etrafı yüksek duvarlarla çevrili olup, harem ve selamlığı olan üç katlı tapu kayıtlarına göre ( Bir bab fekani oda ve bir divanhane ve bir tahtessema ve iki bab tahtani oda, bir çeşme bir miktar avlu) klasik, çıkartmalı bir evdi. Dış yüzü sıva üzerine pembe boyalı olup alt pencerelerine emir, üst pencerelerine de ahşap kafesler yapılmıştır. Atatürk 1881 yılında bu evin ikinci katındaki sol tarafa düşen ocaklı odada doğmuştu. Ali Rıza Efendinin 1888 yılında ölümünden sonra, genç yaşında dul kalan Zübeyde Hanım, oğlu küçük Mustafa (Atatürk) kızları Naciye ve Makbule, ile biraz da geçim masraflarını hafifletmek üzere, bu pembe evden taşınmışlar, yanındaki daha küçük bir eve nakletmişlerdir. Zaman zaman, çocukları ile birlikte kardeşi Hüseyin Ağanın çiftliğine giden Zübeyde Hanım bu sırada Atatürkün ifadesiyle, iyi kalpli bir insan olan Ragıp Beyle, bu küçük evde evlenmişlerdi. Atatürk, babasının sağlığında, kısa bir süre devam ettiği Şemsi efendi mahalle okuluna Pembe evde başlamış, babasının ölümünden sonra, önce Selanik Mülkiye Rüşdiyesine kaybolmuşken, sonra buradan ayrılarak 1893 yılında Selanik Askeri Rüşdiyesine geçmiştir. 1896 yılında Manastır Askeri İdadisine 1899 yılında da İstanbuldaki Harp Okuluna başladıktan sonra, tatillerinde Selanike gelen Atatürk yine annesi ve kardeşleriyle bu küçük evde oturmuşlardır.

Atatürk, 1902 yılında Harp okulunu da bitirmiş, Kurmay sınıfına başlayarak 1905 yılı başlarında Kurmay Yüzbaşı olmuştur. Bu tarihten İkinci Meşrutiyetin ilan edildiği 1908 yılına kadar Atatürk, vatan hizmetinde askerlik görevini yaparken, Şamda bir kaç fikir arkadaşıyla 1906 daVatan ve Hürriyet adını verdikleri gizli siyasi bir cemiyet kurmuşlardır. Ancak bu cemiyeti asıl Makedonya da faaliyete geçirmek istediğinden bir ara gizlice Selanike gitmiş ve orada arkadaşları ile birlikte bu cemiyetin şubesini kurmuştur. İkinci Meşrutiyetin ilanından evvel(1907) Selanikte görev alan M. Kemal Atatürk, ailesi ile birlikte bu evde oturmuş, birçok siyasi toplantılar bu evde yapılmıştır. Daha sonra Trablusgarp ve Balkan savaşlarının patlak vermesiyle Selanikten ayrılan Atatürkün bundan sonraki hayatı artık mücadelelerle doludur.

Atatürkün annesi Zübeyde Hanıma gelince, o da Selanikte çok kalmamış, Balkan harbinden sonra birçok Türk aileleri gibi kızı Makbule(Atadan) ile birlikte Selanikten göçmüş. İstanbula gelerek Beşiktaş-Akaretlerde bir eve yerleşmiş, Milli Mücadele yıllarında da Ankaraya gelmiştir. Ancak, Ankaranın iklimi sağlığı için elverişli olmadığından Zaferden sonra İzmire gönderilmiş, 1923 yılında orada vefat etmiştir.

Balkan harbinden sonra, Selanik Yumanlıların elinde kalmış o güne kadar Atatürkün annesi Zübeyde Hanımın oturduğu ev de Lozan antlaşması hükümlerince Yunan Hükümetine intikal etmiştir. Yunan Hükümeti de evi Yunanlı bir aileye satmıştır.

Cumhuriyetin Onuncu yıl dönümü (29 Ekim 1933) dolayısıyla, Selanik Belediyesi, Türk-Yunan dostluğu ve Balkan Konferansının bir hatırası olarak, Atatürkün doğduğu evin çift kanatlı kapısının sağ köşesine mermer bir plaka yerleştirmiştir. Plakanın üzerinde Türkçe, Elence ve Fransızca olarak şu ibare yazılıdır;

(Türk milletinin büyük müceddidi ve Balkan ittihadının müzahiri GAZİ MUSTAFA-KEMAL burada dünyaya gelmiştir. İş bu levha Türkiye Cumhuriyetinin onuncu yıldönümü münasebetiyle konulmuştur. Selanik, 29 Birinciteşrin 1933)

4 Kasım 1933 tarihinde Türkiyenin Atina Elçisi ve elçilik mensupları Makedonya Genel Valisi, Selanik Belediye Başkanı ve Yunan ileri gelenlerinin katılmasıyla bir tören yapılmış, plaka bu törende yerine konmuştur. Selanik Belediyesi , daha sonra evin, Yunanlı sahibinden satın alarak Atatürke hediye edilmesini de kararlaştırmış ev ancak 19 Şubat 1937 de boşaltılabilmiş ve anahtarları Selanik Konsolosluğumuza teslim edilmiştir.

Bu olaydan sonra, Atatürk Evi, Selanikteki Türk Konsolosluğunun bakımına verilmiş ve evin zemin katında sonradan açılan dükkanlar kaldırılarak eski şekline getirilmiş, sonradan sarıya boyanan ev yine pembe renkle, boyanmış, çatısı aktarılarak onarılmıştır. 1950 yılında daha geniş çapta büyük onarım gören Atatürk Evinin (Atatürk Müzesi) olarak tanzimi düşünülmüş ve bu konuda Dışişleri Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı çalışmalara başlamıştır.

Atatürk Evinin tanzim ve teşhiri konusunda fikirlerini almak üzere milli Eğitim Bakanlığınca bazı kişilere baş vurulmuş gerekli eşya İstanbul Dolmabahçe ve Topkapı Saraylarından seçilerek Selanike gönderilmiştir. Böylelikle Evin bütün odaları eski şekline göre ayrı ayrı değerlendirilmiş 10 Kasım 1953 günü törenle ziyarete açılmıştır.

Selanikteki Atatürk Evi, 1966 yılında bu kitabın yazarı tarafından yerinde ve yeniden düzenlenmiştir. Son onarımı, düzenleme ve sergilemesi 1981 yılında yapılmıştır.

İSTANBUL - ŞİŞLİDE ATATÜRK EVİ(İNKILAP MÜZESİ)

40b.gif

Atatürk Suriye Cephesinden ayrılarak 13 Kasım 1918 de İstanbula gelmiş ve Perapalas Otelinde bir daireye yerleşmişti. Bir kaç gün sonra bu otelden ayrılan Atatürk önce yakın dostu Salih Fansanın Beyoğlundaki evinde misafir kalmış, sonra da Şişlide Madam Kasabyanın üç katlı evini kiralamıştı. O günlerde annesi Zübeyde Hanımla kız kardeşi Makbule, Beşiktaşta Akaretler mahallesindeki bir evde oturuyorlardı. Atatürk, Şişli ye taşınınca annesi ve kız kardeşini de yanına almış, evin üçüncü katını onlara ayırmıştı. Kendisi orta katta oturuyor, bu katın arka bahçeye bakan odasını da yatak odası olarak kullanıyordu. Büyük salonu, toplantı odası olarak ayırmıştı. Alt katta ise yaveri bulunuyordu. Atatürk, İstanbulun düşman işgali altında bulunduğu bu karanlık günlerde, evinde arkadaşlarıyla birlikte sık sık gizli toplantılar yapmış, 16 Mayıs 1919 tarihine yani Samsuna hareketine kadar bu evde oturmuştur.
Atatürk, Anadoluya geçtikten ve Ankaraya yerleştikten sonra annesi ve kardeşi Makbule Hanımı yanına almış, Çankayada oturmuşlardı, Şişlideki ev ise , Erzurum eski Milletvekili Tahsin Uzele geçmiş, daha sonra, 1942 yılında İstanbul Belediyesi İnkılap Müzesi kurmak üzere Tahsin Uzelden satın almıştı. Şişlide Halaskar Gazi caddesi üzerinde 1908 yıllarında yaptırılan ve Atatürk Evi olarak tanınan Evi, İstanbul Belediyesi onarmış, 1943 yılında da (İnkılap Müzesi ) olarak ziyarete açmıştır.

1981 yılında yeniden düzenlenen Müzedeki sergileme şöyledir:

Binanın girişinde, Atatürkün Gençliğe Hitabesi ile Atatürkün bir yazısı. Yemek odasında milli Mücadele ile ilgili tablolar. Oturma odası duvarlarında Atatürkün doğumundan 1. Dünya Savaşına kadar, hayatına ait fotoğraflar vardır.

Birinci kattaki yatak odası, çalışma odası ve diğer odalar, Atatürkün kullandığı eşyalar ve elbiseleri, Milli Mücadele yıllarına ait fotoğrafları, inkılaplarıyla ilgili belgeler sergilenerek donatılmıştır. İkinci kattaki odalarda Atatürkün ölümü ile ilgili fotoğraflar, tablolar, Atatürkle ilgili belge ve bilgiler sergilenmektedir.

3cü Kat: Devrimlerle ilgili fotoğraflar, Atatürk hakkında yazılmış çeşitli kitaplar, ölümüne ait fotoğraflar, gazeteler, bir kavanoz içerisinde Anıtkabirden getirilmiş toprak v. s.

ÇANKAYA ATATÜRK KÖŞKLERİ

41b.gif

Eski Köşk-Atatürk Müzesi:
Atatürk, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyet-i Temsiliye Reisi olarak 27 Aralık 1919 da Ankaraya geldikten sonra arkadaşları ile bir süre, Ziraat Mektebinde oturmuş, bir ara Ankara Garındaki konuta yerleşmişler, daha sonra da Çankayaya gelmişlerdi. Çankaya Ankaraya hakim bir tepenin yamaçlarında, Onun çalışmaları için çok elverişli sakin bir yerdi Burada Ankaralı Bulgurzade Tevfik Efendinin bir bağ evi vardı Ankaralılar, bu evi bağı ile birlikte, 4500 liraya satın alarak (Ordu Köşkü) adıyla, Milli Savunma Bakanlığına bağışlamışlardı. Bakanlıkta Başkumandan Atatürke tahsis etmişti.

1932 yılında, Cumhurbaşkanlığı Yeni köşkü yapıldıktan sonra, eski Köşk olarak adlandırılan bu bağ evi, iki kat olarak yapılmıştı. Ön cephesinde havuzlu bir holü vardı. Atatürk. 1923 yılı Ocak ayında Latife Hanımla evlendikten sonra, bu elverişsiz evin, daha kullanışlı bir duruma getirilebilmesi için mimar Vedat Beyi görevlendirmişti. Kısa süre içinde havuzlu hol kaldırılarak, burası altlı, üstlü bir salon haline getirilmiş, kuleli kısım eklenerek burada yeni odalar yapılmış, şömineler konmuş, tavanlar Türk motifleriyle süslenmişti. Böylece Eski Köşk, Türkiye Cumhuriyetinin ilk Cumhurbaşkanı köşkü olarak 1932 yılına kadar kullanılmıştı. Yeni Türkiye devletinin temelinden çatısına kadar kuruluşunda büyük yeri olan Eski Köşkte birçok toplantılar olmuş, tarihi kararlar verilmiş, bina hatıralarıyla anıtlaşmıştı. Bu anıt, 1950 yılında (Atatürk Müzesi) adıyla, eşyaları ile birlikte ziyarete açıldı.

Sarmaşıklara gömülmüş Eski Köşkün camlı kapısından, önce aynalarla süslü küçük bir Hole sonra da Büyük Hole geçilir. Önceleri Atatürkün Bilardo Salonu olarak kullandığı bu holde, şimdi büyük bir masa üzerinde, on altı büyük Türk devletinin on altı bayrağı var, Sağda Yeşil Salon denilen Ziyaretçi Kabul salonu, solda sefer kabul odası ile, üst kata çıkan merdiven, karşıda da Yemek Salonu var. Kabul Salonu girişte Atatürke verilen nişan ve madalyaların bulunduğu bir vitrin görülür. Diğer vitrinlerde vazolar, Atatürkün kullandığı eşyalar, duvarlarda da yağlı boya tablolar teşhir edilmektedir. Sefer kabul günlerinde, çoğu zaman seferler de bu odada dinlenirlerdi. Yeşil Salondan Yemek Salonuna geçilir. Ortadaki büyük yemek masası, Atatürkün tarihi sofrasıdır. Başta, Atatürkün oturduğu koltuk durmaktadır. İşlemeli renkli camlı pencerelerden süzülen loş bir ışık alında odanın dekoru çok muhteşem. Çini süslü şömine bilardo masası, kristal, çini vazolar, tablolar, bu dekoru tamamlıyor, Yemek Salonunun yanında Kulenin alt odası var. Atlas perdeli pencereleri ve süslü tavanı ile küçük bir kahve salonu. Bir masa, birkaç koltuk.

Yemek Salonunda tekrar Hole çıkılır ve Sefir Kabul Odasına girilir. Sedef işleme bir paravan ile ayrılan bu küçük odada, yine sedef ve fildişi işleme bir masa ve dolap, marokon koltuklar, kadife perdeler bir manga ve tablolar görülüyor. Buradan tekrar Hole ve sağdaki merdivenden üst kata çıkılır.

Üst katta, sağda, önceleri yatak odası olarak ta kullanılan, küçük bir dinlenme odası var. Ortada halılar ve divanlarla döşeli bir Şark Salonu bulunmaktadır. Salon bir balkona açılıyor. Atatürkün eliyle kurduğu yeni Ankarayı sey#FF0000erek dinlendiği balkon bu. Şark Salonunun bir kapısı Kütüphaneye açılır. Atatürkün çoğu zaman günlerce kapanarak çalıştığı ve okuduğu bu kütüphanenin dolaplarını yüzlerce cilt, Türkçe ve yabancı dillerde kitaplar doldurmaktadır. Karşıda ağaç işleme bir yazı masası aynı ağaçtan bir yazı takımı, masa üzerinde küre bir dünya haritası görülür. Yanda bağadan güzel bir abajur var. Atatürk Büyük Nutkunu bu masada yazmıştır.

Kütüphaneden üzeri sivri bir kule ile örtülü yuvarlak Çalışma odasına geçilir. Döşemesi siyaha yakın mefti olan bu oda, Atatürkün sevdiği odalardan biri. Yerde, büyük, beyaz bir ayı postu serilir. Kütüphanenin arkasındaki bir kapıdan pembe renkteki Yatak Odasına geçilir. Burada çinili bir şömine, ceviz bar karyola, bir şezlong, koltuk, masa ve iskembeler var. Şöminenin üzerinde Annesinin bir fotoğrafı, yatağın baş uçundaki vitrinde de ölümünden sonra alının yüzünün ve elinin alçı maskları görülür. Yatak odasındaki küçük bir kapıdan banyoya girilir.

Köşkün üst katındaki odaların tavanları, Türk motifleri ve kalem işi nakışlarla süslenmiştir.

Yeni Köşk (Cumhurbaşkanlığı köşkü)

Zamanla eski Köşk, bir devlet başkanı için yeter sayılmamış, 1932 yılında Atatürkün emirleriyle, bugün Cumhurbaşkanlığı Köşkü olarak Kullanılan Yeni Köşk yaptırılmıştır. Köşkün projeleri Prof Holtzmeister tarafından çizilmiştir. Girişte geniş bir holü, sağda üst katta çıkan bir merdiveni, mutfak kısmı, solda yaver odası ve bekleme salonu var, Köşkün bu katında Yemek Salonu, kuş bahçesi, Elçi Kabul salonu, Aynalı salon ve diğer salonlar var. İkinci katta ise, sağda Atatürkün Dairesi ve Kütüphane, solda Cumhurbaşkanının oturduğu daire yer almaktadır.

Atatürkün dairesinde, Atatürkün yatak odası, karyolası, divanı, koltuk ve kanepeleriyle olduğu gibi muhafaza edilmektedir. Bu odaya bitişik bir giyinme ve bir banyo odası var.

Camlı Köşk :

Çankaya bahçesinde, 1935 yılında Atatürkün emriyle, kız kardeşi Makbule Atadan için yaptırılan bir de Camlı Köşk vardır. İç içe salonları, yemek ve yatak odaları bulunan bu köşk, misafir köşkü olarak kullanılmaktadır.

Çankayanın bir park olarak düzenlenmiş olan geniş bahçesi Atatürk Müzesi ile birlikte, Cumartesi-Pazar günleri ziyaretçilere açık bulundurulmaktadır.

İZMİR- ATATÜRK EVİ VE MÜZESİ

42b.gif


İzmir- Atatürk Evi ve Müzesi, Kordon boyundadır. 1978 yılında yeniden düzenlenerek ziyarete açılmıştır.
Büyük Zaferden hemen sonra Türk orduları yıldırım hızıyla Egeye doğru süzülürken Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşada onlarla birlikte, Egenin yakılmış ve yıkılmış şehirlerine uğrayarak İzmire doğru ilerliyordu. Atatürk, Türk ordularının İzmire girişinden bir gün sonra 10 Eylül 1922de İzmire gelmiş, coşkun törenlerle karşılınmış. 2 gün sonra, Göztepedeki Muammer (Uşaklıgil) köşküne konuk olmuştu. Bu Köşkte 29 Eylül 1922 akşamına kadar 19 gün kalan Atatürk, İzmire ikinci gelişi olan 27 ocak 1923 te yine bu Köşkte kalmış, Köşk sahibi Muammer (Uşakgil) in kızı Latife Hanımla bu Köşkte evlenmişti.

Atatürk 27 Temmuz ve 1 Ocak 1924 tarihlerindeki İzmir gezilerinde de yine Göztepe Köşkünde kaldı. Latife Hanımdan boşandıktan sonra, İzmire gelişlerinde, İzmirliler onu Gündoğdu semtinde, deniz kıyısındaki Naim Palasta misafir etmeğe başladılar. Bu ev. 1860/1862 yıllarında yaptırılmış bir ara otel olarak kullanılmıştı. 1927 yılında İzmir Belediyesi, evi hazineden satın olarak Atatürke hediye etmiş dayayıp döşemişti. Atatürk 11 Ekim 1925 ten sonra 7 defa İzmirde hep bu evde kaldı, bir çok tarihi kararları bu evde verdi.

Atatürk 22 Haziran 1934te son olarak İzmire geldiği zaman yine bu evde kaldı. Yanında İran Şahı Rıza Şah Pehlevi de vardı. İki geceyi birlikte bu evde geçirerek, 24 Haziran 1934 günü Balıkesire gitmek üzere İzmirden ayrıldılar. O günden sonra İzmire bir daha gelmemişti.

Atatürkün ölümünden sonra, İzmir Belediyesi, Atatürk Evini eşyaları ile birlikte olduğu gibi korumuştu. Ev, iki katlı bir yapıydı. Ön yüzeyi mermer silmeler ve alınlıklarla süslüdür. Kemerli kapısından girildikten sonra, derinlemesine uzanan bir salona girildikten sonra, derinlemesine uzanan bir salonu geçilir. Yanlarda odalar sıralanmıştır. Üst kata iki taraflı mermer bir merdivenle çıkılır. Üst katta da geniş bir salon, denize bakan bir balkonu ve balkon odası, iki yanda iki geniş oda bulunmaktadır. Güneydeki oda, Atatürkün yatak odasıdır. Kuzeydeki ikinci odada İran Şahı Rıza Şah Pehlevi kalmıştır.

İzmir Belediyesi 1941 yılında, Atatürk Evinin üst katını (Atatürk Müzesi) olarak düzenlemiş, Atatürkün ve Rıza Şah Pehlevinin yatak odalarını, eşyaları ile birlikte, kullanıldığı şekilde sergilemişti. 1952 yılında alt kattaki salon ve odalar (Atatürk Genel kitaplığı) olarak hizmete açılmıştı. O günlerde, Atatürkün İzmirde bindiği kayık, girişteki merdiven altında sergilenmiş, üst kat Atatürk Müzesi ise, Atatürkün fotoğrafları, konsol ve aynalar, heykeller, tablolar ve halılarla donatılmıştı. 1967 yılında Atatürk Kitaplığı, buradan yeni binasına taşındığı zaman Atatürk Evi, yeniden Atatürk Müzesi olarak düzenlenmek üzere Kültür Bakanlığına dev#FF0000ilmiştir.

Kültür Bakanlığı binayı onartarak yeniden düzenlemiş, 29 ekim 1978 günü törenle ziyarete açmıştır. Binanın alt katında etnoğrafik eserler, üst katında da Atatürke ait eşyalar sergilenmektedir.

Alt kat vitrinlerinde geleneksel kadın giyimleri, hamam takımları, elişleri peşkir, uçkur ve keseler ve çeşitli mobilyalar yer almaktadır. Halı-kilim bölümünde Bergama, Kula, Gördes, Milas, Çanakkale gibi halı merkezlerinden seçkin örnekler, Kilimi ve cicimler, sedef kakma koltuk ve sehpalar ve daha basma etnoğrafik eşya bulunmaktadır.

Atatürk Müzesinin bulunduğu üst katta ise tablolar, büyük boy aynalar, vestiyer, mobilya ve bronz döküm saat salonu süslemektedir. Salona açılan soldaki odalar Atatürkün banyosu, yatak odası, çalışma odası, kütüphane ve yemek odası olarak düzenlenmiştir. Atatürkün yatak odası mavi bir yatak takımı ile kadife kanepe ve iki koltukla sergilenmektedir.

ERZURUM - ATATÜRK EVİ

44b.gif

Erzurum-Atatürk Evi, Erzurumun Yukarı Mumcu mahallesinde, eski vali konağında, 1984 yılında ziyarete açılmıştır. Bina 1890 yılında yaptırılmış , eski Erzurum evleri tipinde bir konaktır. 1915/1916 yıllarında Alman Konsolosluğu olarak kullanılmış, 1918 yılından sonra Vali Konağı yapılmıştır.
19 Mayıs 1919 da Samsuna çıkan Atatürk, Amasya Tokat, Sivas, Erzincan yolu ile 3 Temmuz 1919 günü Erzuruma gelmiş, doğruca Cumhuriyet Caddesinde Cinislilere ait bir konak olan Mevki komutanlığına konuk olmuştu. Atatürk 9 Temmuz 1919 gününe yani askerlikten ayrılışına kadar bu binada Erzurum Kongresinin hazırlıkları ile uğraşmış Yanı Başındaki Gözübüyüklerin evinde yatıp kalmıştı. Askerlikten ayrıldıktan sonra, Vali Münir Akkayadan boşalan iki katlı Vali konağına, Hüseyin Rauf Bey ve arkadaşları ile birlikte taşınmış, 29 Ağustos 1919 tarihine yani Sivasa gidinceye kadar 52 gün bu evde oturmuştur. Atatürkün Erzurumdan ayrılışından sonra ev tekrar Vali Konağı olmuştur.

Cumhuriyetin ilanından sonra 30 Eylül 1924te Erzuruma ikinci kez gelen Atatürke Erzurumlular bu evi hediye etmişlerdir. Ev, 1930-1934 yılları arasında Kolordu Komutanlığınca da lojman olarak kullanılmıştır. Atatürkün ölümünden sonra, Çocuk Esirgeme Kurumuna verilmiştir. 1984 yılında Kültür Bakanlığına dev#FF0000ilerek, Atatürk Evi halinde düzenlenmiştir.

Atatürk Evinin ilk katında, sağda yer alan oda, idare odası olarak kullanılmaktadır. Hemen yanındaki odada ise, Erzurum Eski Milletvekili Hoca Raif (Dinç)in kullanmış olduğu eşyalar sergilenmektedir. Bu odanın karşısına düşen odada Anadoluda yayınlanan ilk gazetelerden Envari Şarkiye ile milli Mücadelenin gazetesi Albayrakın ayrıca Erzurum Kongresi bildirilerinin basıldığı (Matbaa Makinası) sergilenmiştir.

Üst kat merdiven başı sahanlığından Atatürkün Erzuruma ikinci kez gelişi ile ilgili büyük boy bir fotoğraf ile o yıllara ait iki kanepe ve bir orta sehpa yer almaktadır.

Salon toplantı odası olarak düzenlenmiştir. Salona üç büyük oda açılır. Bu odalar Atatürkün çalışma ve yatak odası olarak sergilenmiştir.

Odalardan birinde Erzurum Kongresine katılan delegelerin fotoğrafları ile bir çalışma masası ve bir koltuk yer almıştır.

Çalışma odasında o yılarda yapılmış ceviz oymalı bir vitrin bir orta masa bir çalar saat ile ceviz koltuk ve sandalyeler vardır.

Yatak odası, çalışma odasının karşısına düşen odadır. Bu odada Atatürkün yatmış olduğu sedef kakmalı pirinç karyola, aynalı ceviz bir konsol. Ceviz gardırop, bir koltuk, bir sehpa ve bir çalar saat bulunmaktadır.

SİVAS - ATATÜRK KONGRE VE ETNOĞRAFYA MÜZESİ

45b.gif

Sivas- Atatürk Kongre ve Etnoğrafya Müzesi 1892 yılında Sivas lisesi olarak yaptırılan ve 1981 yılına kadar Sivas Lisesi olarak kullanılan tarihi binada açılmıştır.
Bilindiği gibi Atatürk Anadoluda Milli Mücadeleyi başlatmak üzere Samsuna çıktıktan sonra, Erzurum Kongresini açmış, Sivas Kongresini açmak üzere 2 eylül 1919 günü Sivasa gelmiştir. Sivas Lisesi binası Kongreye ayrılmış ayrıca Atatürk ve arkadaşları Sivastan ayrılıncaya kadar bu binada kalmışlardır.

Sivas Kongresi, 4 Eylül 1919-11Eylül 1919 tarihleri arasında çalışmalarını sürdürerek önemli kararlar almış ve dağılmıştır. Atatürk Kongresinden sonra, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-I Hukuk Temsil Heyeti Başkanı olarak Sivasta çalışmalarını sürdürmüştür. Bu çalışmaları 18 Aralık 1919 tarihine kadar uzamış, Temsil Heyeti Ankarada çalışmayı kararlaştırınca Atatürkte bu tarihte Sivastan ayrılmıştır.

Atatürk Cumhuriyetin ilanından sonra 5 kez daha Sivasa gelmiştir. 27 Eylül 1924te eşi Latife Hanımla birlikte Sivasa geldiği zaman yine Lisede kalmış, Erzurum döşünü, 12 Ekim 1924te tekrar Sivasa geldiği zaman geceyi yine burada geçirmiştir. 19 eylül 1928 günü Sivasa bir daha gelen Atatürk, Lisede düzenlenen Kongre salonu ve çalışma odalarını görmüş, ilgilere teşekkür etmiştir. Daha sonraki gelişlerinde Vali konağında kalmıştır.

Sivas Lisesinde düzenlenen Kongre ve 4 Eylül Atatürk Müzesi, 1981 yılına kadar ziyarete açık kalmıştır. 1981 yılında Sivas Lisesi burada ayrılmış bina onarılarak bütünüyle müze haline getirilmiştir. Bugün Atatürk Kongre ve Etnografya Müzesi adına alan binanın bodrumu labaratuvar ve fotoğrafhaneye zemin kat Etnoğrafik eserlere ayrılmış üst kat ( Atatürk ve Kongre Müzesi) olarak düzenlenmiştir. Kongre Salonu, Atatürkün Yatak odası, Çalışma Odası dışında Telgraf odası ve Belgeler salonu bulunmaktadır. Sivas Kongresi tutanaklarının yer aldığı salon merkezi Sivas olan Anadolu Kadınları Müdafaa-I Vatan Cemiyetine ait bildiri ve haberleri sergileyen belgeler ile İrade-I Milliye Gazetesinin basıldığı matbaa makinası ve gazete nüshalarının yer aldığı bölümleri ihtiva etmektedir.

DİYARBAKIR - ATATÜRK KÖŞKÜ

46b.gif

Diyarbakır Atatürk Köşkü, Diyarbakır surlarının 2, 5 Km. güneyindedir.
Atatürk, Çanakkale Savaşından sonra 1916 yılı şubat ayı sonlarında 16. Kolordu Komutanı olarak Doğu, cephesinde görevlendirilmiş, 14 Mart 1916 günü Kolordu Karargahı olan Diyarbakıra gelmiştir. Diyarbakır surlarının dışındaki Semanoğlu Köşkü Atatürke verilmiştir. Atatürk 27 Mart 1917 tarihine kadar bu köşkte kalmıştır. 1917 yılı Mart ayında 2. Ordu Komutanı olarak Diyarbakıra tekrar gelen Atatürk, bu kez Mardin Kapısı dışındaki Pamuk Köşkünde kalmıştır.

Diyarbakır Belediyesi 5 Nisan 1926 günü aldığı bir karala Atatürkü fahri hemşehrileri olarak seçmiş ve Diyarbakıra ilk gelişlerinde kaldığı Semanoğlu Köşkünü kendisine hediye etmiştir. Köşk o günden sonra Atatürk Köşkü olarak tanınmıştır.

Diyarbakır Atatürk Köşkü, Diyarbakır evleri tipinde geniş eyvanlı siyah-beyaz kesme taşlardan yapılmış örneklerinden biridir. Eyvanın duvarındaki mermer sebilden havuza dökülen sular, köşke serinlik vermektedir. Girişin sağındaki küçük kapı mutfağa solundaki kapı da çay ocağına açılmaktadır. Üst katta çalışma ve yatak odaları vardır.

Atatürkün ölümünden sonra, Atatürk Köşkü Diyarbakır belediyesinin korumasında yeniden onarılmış ve ziyarete açılmıştır.

KAYSERİ ATATÜRK EVİ VE MÜZESİ

47b.gif

Kayseri Atatürk Evi müzesi, Cumhuriyet Mahallesindeki Raşit Ağa Konağında 1986 yılında düzenlenerek ziyarete açılmıştır.
Anadoluda Milli Mücadeleyi başlatmış olan Atatürk, Sivas Kongresinden sonra (Anadolu ve Rumeli Müdafaa-ı Hukuk Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesini Ankaraya nakletmeyi kararlaştırmış, yanında Mazhar Müfit (Kansu) Hüsrev, (Ge#FF0000e), H. Raf (Orbay), Dr. Refik (Saydam) Hakkı Behiç, A. Rüstem, Şeyh Fevzi Efendi, Yaverleri Cevat Abbas (Gürer) Muzaffer (Kılıç), Bedri ve başkaları olduğu halde, soğuk bir kış günü 19 Aralık 1919 da Kayseriye gelmişlerdir. Kayserililer. Çifte Kümbetlere kadar yolun sağını ve solunu doldurmuş yüzlerce atlı, onu uzaklardan karşılamak üzere yollara dökülmüştü. 19 Aralık 1919 Cuma günü akşama doğru arabası ve yanında arkadaşları ile görünen Atatürkü Kayserililer coşkun gösterilerle karşılamış o günler Kayserinin en gösterişli konağı olan İmamzade Raşiti Ağanın evinde misafir etmişlerdir.

Geceyi bu evde geçiren Atatürk, ertesi günü Kayseri ileri gelenleriyle görüşmeler yapmıştı. O gece de Konakta kaldı. 21 Aralık 1919 sabahı da Kayseriden ayrılmıştır.

Atatürkün Konuk olduğu ev yaklaşık 1898 yıllarında, iki katı olarak yaptırılmıştır. Tavanı ahşap işlemelidir. Atatürkün kaldığı oda ikinci katta ve evin güney doğusundadır. Odanın tavanının ortasında yıldızlı bir göbek süslemesi doğ duvarına yaslanan bir sediri vardır. Evin bu katında ayrıca bir hol, dört oda ve banyo bulunmaktadır. Atatürkün kaldığı odanın duvarına şu plaka asılmıştır. (Atatürk, Heyet-i Temsiliye Reisi olarak 20. 12. 1919 da Kayseriye teşriflerinde bu evde misafir kalmışlardır. 20. 12. 1964). Ev, Gayri Menkul Eski Eserlere ve Anıtlar Yüksek kurulunun aldığı bir kararla koruması gerekli eski eserlerden sayılmıştır.

KONYA- ATATÜRK EVİ VE MÜZESİ

48b.gif

Konya Atatürk Evi ve Müzesi, İstasyon Caddesi üzerindeki eski vali Konağında 1964 yılında düzenlenerek ziyarete açılmıştır.
Atatürk, Milli Mücadeleyi başlatmak üzere Anadoluya geçtikten ve Ankarada Türkiye Büyük Millet Meclisini açtıktan sonra 3 Ağustos 1920 tarihinde Konyaya gelerek bir geçe kalmış, Konyalılarla görüşmeler yapmıştır. Bu tarihten ölümüne kadar Konyaya 12 kez gelen, Atatürk çoğu gelişlerinde, Atatürk evi olarak bilinen Konyalıların kendisine hediye ettiği 2 katlı köşkte kalmıştır.

Köşk, 1912 yılında yaptırılmış, 1916 yılından sonra Vali Konağı olarak kullanılmıştır. 20 Mart 1923 günü Atatürk eşi Latife Hanımla birlikte Konyaya geldiği zaman bu köşkte, 4 gün 3 Ocak 1925 te de 11 gün konuk olmuşlardır. 1927 yılında Konya Belediyesi, aldığı bir kararla Köşkü Atatürke armağan etmiş, Atatürk bundan sonraki Konyaya gelişlerinde bu köşkte oturmuşlardır. Atatürkün ölümünden sonra tekrar vali konağı olarak kullanılan köşk, 1963 yılında Konya Valiliğinden Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğüne dev#FF0000ilmiş, bir yıl sonra da (Atatürk Evi ve Müzesi) adıyla ziyarete açılmıştır.
Atatürk Evi ve Müzesinin alt ve üst salonlarında, Atatürkün Konyaya gelişleri ve yatına ait fotoğraflar, Atatürkün kullandığı eşyalar, elbise, pardesü, pabuç gibi giyimleri, sofra takımları, salonları, dinlendiği şezlong oyun masaları sergilenmektedir. Müzede ayrıca Atatürk pulları koleksiyonu da bir vitrinde yer almaktadır. Atatürkün sözlerinden bazıları panolara yazılarak duvarlara asılmıştır.

Konya Atatürk Evi, Atatürkün bu evde kaldığı günlerde kullanıldığı gibi, Atatürk ün yatak odası, Çalışma odası, Yaverler Odası, Yemek Salonu olarak da belirlenmiştir.

TRABZON - ATATÜRK KÖŞKÜ

49b.gif

Cumhuriyetin ilanından sonra, Sonbahar Gezisi adıyla Atatürkün yaptığı büyük yurt gezisi Dumlupınardan başlamıştı. Buradan Bursaya gelen Atatürk 12 Eylül 1924te Hamidiye, Kruvazörü ile Mudanyadan hareket etmiş. İstanbul Boğazından geçerek Karadenize açılmış, 15 Eylül1924 sabahı saat 11. 00 de Trabzona gelmişti. Atatürk, Trabzonlular tarafından heyecanla karşılandı Yanında eşi Latife Hanım ve yakın arkadaşları vardı. Doğruca Belediyeye geldi. Öğleden sonra da, kendileri için dayanıp döşenen Soğuksudaki köşke giderek dinlendiler. Köşk 1913 yılında yaptırılmış, Cumhuriyetin ilanından sonra da Özel İdarenin mülkiyetine geçmişti. Bodrumu ile birlikte dört katlıydı. Üçüncü katın büyük odası Atatürkün yatak odası idi.
O gün akşam, Köşkün alt kat salonunda Trabzon Belediye Başkanı Kazazoğlu Hüseyin, Atatürkün onuruna bir yemek vermiş bir de konuşma yapmıştı. Atatürk bu konuşmayı cevaplandırdı: (Efendiler, hemen bütün Trabzon halkını yekpare bir samimiyete kitlesi halinde gördüm. Kadınların, çocukların, ihtiyarların gözlerinde yaş gördüm. Bu ne yüksel duygu bu ne şefkat bu ne asalettir. ) dedi Trabzonlulara teşekkür etti.

Ertesi gün okulları, hastaneyi, iplik fabrikasını ziyaret ettikten sonra 17 Eylül 1924 sabahı Trabzondan ayrıldı Rizeye yolcu oldu.

Atatürkün Trabzonu ziyaretinden sonra özel idareye ait bulunan Köşk, Trabzon Belediyesince satın alınarak Atatürke hediye edildi. Bir Trabzon heyeti, Ankaraya gelerek Köşkün tapusunu ve anahtarlarını Atatürke teslim etti. Atatürk 27 Kasım 1930 günü Ege vapuru ile Samsundan Trabzona geldiği zaman, geceyi yine bu Köşkte geçirmiş, iki gece kaldıktan sonra, İstanbula dönmüştü. Köşk artık (Atatürk köşkü) adıyla tanınıyor, Trabzonlular bu Köşkle övünüyorlardı.

Atatürkün Trabzona üçüncü ve son gelişleri 10 Haziran 1937 tarihine rastlar, Ege vapuru ile İstanbuldan Trabzona gelen Atatürk, doğruca kendi Köşküne gelmiş, iki gecesini bu Köşkte geçirmişti. Bu son gelişlerinde: (Mal ve Mülk bana ağırlık veriyor. Bunları milletime bağışlamakla ferahlık duyacağım. İnsanın serveti kendi manevi kişiliğinde olmalıdır. Ben büyük milletime daha çok şeyler vermek istiyorum. ) diyerek, bütün mal ve mülk varlığını hazineye bağışladığını noter huzurunda tescil ettirmişti. Atatürk 12 Haziran 1937 sabahı Trabzondan İstanbula döndü.

Atatürkün ölümünden sonra, Trabzon Belediyesi, Atatürk köşkünü Atatürk Müzesi olarak ziyarete açmağa karar verdi. Atatürk ün kullandığı eşyaları, fotoğraflarını sergiledi. Bugün Köşkün girişinde, Atatürkün Trabzona ilk gelişlerinde yaptığı konuşmanın tam metni asılıdır. Sağdaki küçük salon, Atatürkün yaptığı konuşmanın tam metni asılıdır. Sağdaki küçük salon, Atatürkün hayatına ve Trabzonu ziyaretlerine ait fotoğraflarla donatılmıştır. Bitişiğindeki odada ise Atatürkün dinlendiği koltuk ve kanepeler bulunmaktadır. Bunlardan biri üzerindeki plakada şu cümle yazılıdır. (Atatürk, 11 Haziran 1937 tarihinde, şahıslarına ait emval-i gayrimenküllerini millete bıraktıklarına dair muameleyi burada imza buyurdular. ) Öteki oda, Atatürkün yemek salonu olarak döşelidir.

Köşkün üçüncü katında Atatürkün yatak odası, banyosu, yaver odaları, çalışma salonu vardır. Köşk bugün çiçekli geniş bahçesi ile Trabzonun en güzel evlerinden biri olarak tanımakta, Belediyenin yönetiminde Atatürk Müzesi olarak ziyarete açık bulundurulmaktadır.

HAVZA - ATATÜRK ODASI

50b.gif

Atatürk 19 Mayıs 1919 da Samsuna çıktıktan 6 gün sonra, 9. Ordu kıtaları Müfettişliği karargahı havza ilçesine nakletmiş, arkadaşlarıyla birlikte Havzada Mesudiye otelinde 13 Haziran 1919 tarihine kadar kalmıştır.
Atatürkün iki gün kaldığı mesudiye oteli, cumhuriyet döneminde 1985 yılına kadar Belediye Dairesi olarak kullanılmıştır. Büyük değişikliklerle yenilenen binanın ikinci katı Atatürk odası olarak düzenlenmiş ve ziyarete açılmıştır. Atatürk odasında, Atatürkün çalışma masası ve koltuğu, bir Atatürk büstü ve resmi, 2 halı, ilk cumhurbaşkanlığı forsu, yazı takımı ve bir saat sergilenmektedir. Odanın duvarındaki panoda, Atatürkün Havzalılara hitabesi yer almaktadır.

ADANA - ATATÜRK VE KÜLTÜR MÜZESİ

51k.gif

Adana - Atatürk ve Kültür Müzesi, Eski Suphi paşa konağında 1982 yılında düzenlenerek ziyarete açılmıştır.
Atatürk büyük zaferden sonra, Baş komutan ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı olarak Güney Anadoluya ilk gezisini 1923 yılı Mart ayının ortalarında yaptı. Yanında, bir buçuk ay önce İzmirde evlendiği eşi latife hanım, bazı milletvekilleri ve Yaverleri de vardı. 13 Mart 1923 günü Ankaradan kalkan özel tren Konyada kısa bir duraklamadan sonra, 15 Mart 1923 günü Adana İstasyonuna girdi.

Adana, Adana olalı böyle bir Karaballığı bir arada görmemişti. Şehir bayrakla donatılmış, Atatürkün geçeceği caddeler taklar kurulmuş halılar serilmişti. İstasyondaki karşılama töreninden sonra, Atatürk doğruca hükümet konağına buradan da, kendisi için hazırlanan Suphi Paşa konağa gitti.

Atatürk evi eşi Latife hanım, Suphi Paşa konağında iki gece konuk oldular. Bu konak, Adanada Seyhan nehri kıyısında, Eski Köprü ile yeni köprü arasındaydı. 1982 yılında Reji dairesi ve lojman olarak yaptırılmıştı. 1902 yılında Adanalı Suphi Paşa, Konağı satın alarak bazı odalar eklenmişti. Atatürkün Adanaya geleceği öğrenilir öğrenilmez, Adana Belediye başkanı Ali Münif (yegane) onun kalabileceği en uygun yer olarak bu konağı seçmişti. Nitekim Atatürk 13 Ocak 1925 de Adanaya tekrar geldiği zaman, yine bu eve misafir edilmişti. Artık, bundan sonra Suphi Paşa Konağı Atatürk evi olarak tanınıyordu.

Bugün Atatürk ve Kültür müzesi olarak düzenlenen Konağın, nehre bakan kemerli bir kapısından içeri girilir. Buradan selamlık adı verilen geniş bir salona geçilir. Alt katın üç odası, kiler ve mutfakları vardır. Salondaki bir merdivenle üst kata çıkılır. Üst katta büyük bir salon, odalar haremlik v.s. vardır. Atatürk, Konağın kuzeyindeki caddeye bakan yönünde ve köşede bulunan cumbalı odada yatmış, bitişiğindeki odayı da çalışma odası olarak kullanmıştır. Konağın bu yönde ikinci bir giriş kapısı bulunmaktadır.

Üzeri tuğla çatı ile örtülü Suphi Paşa Konağı (Atatürk evinin) güneyinde, havuzlu geniş bir bahçesi bulunmaktadır.

İZMİT MÜZESİ VE ATATÜRK EVİ

52b.gif

İzmit Müzesi ve Atatürk Evi, tarihi Av köşkünde, 1966 yılında törenle ziyarete açılmıştır.
Atatürk, Büyük Zaferden önce, Kocaeli Grubunu denetlemek üzere 16 Haziran 1922 günü Beypazarı, Nallıhan, Göynük yolu ile Geyveye gelmiş, geceyi Belediye Başkanı Rasim (Turhan) ın evinde geçirmişti. Ertesi günü, Geyvelilerle görüştükten sonra, Adapazarına gelerek, Askerlik Şubesi Başkanı binbaşı Baha Beyin evinde konuk olan annesi Zübeyde Hanımla buluşmuş, ana-oğul sarmaş dolaş olmuşlardı. Atatürk, o geceyi annesinin yanında geçirdikten sona ertesi 18 Haziran 1922 günü, Türk dostu Fransız yazarı Claude Farrere ile görüşmek üzere İzmite hareket etmiştir.

İzmitte Atatürk-Claude Farrere görüşmesi, Milli Mücadele tarihimizde önemli bir olaydır. Atatürk, o gün İzmitte coşkun gösterilerle karşılandıktan sonra, İzmittiler tarafından, halkın saray adını verdiği, meşhur Av Köşkünde misafir edilmiştir.

İzmit Av Köşkü, 1874 yılında Sultan Abdülaziz için yaptırılmış, iki katlı küçük bir saraydı. Abdülazizin çev#FF0000e avlandığı zaman dinlenmesi için yaptırılmıştı. Atatürkün İzmite geleceği duyulunca, İzmitliler kendisine bu köşkü hazırlamışlardı. Atatürk, köşkün üst katında, merdivenin solundaki odada kalmıştı. Claude Farrere de, Hafız Rüstü Konağında misafir ediliyordu.

Atatürk, Büyük Zaferden sonra 16 Ocak 1923te İzmite tekrar geldi. İstanbul gazetelerini bazı başyazarları Atatürkle görüşmek isteğinde bulunmuşlardı. Bu istek üzerine Atatürk, İzmitte bir basın toplantısı yapmayı kararlaştırdı. Doğruca, yine kendisi için hazırlanan Köşke geldi. Akşam yemeğinden sonra, Basın toplantısı yaptı. Toplantı gece yarısından sonra, ertesi günü 17 Ocak 1923 sabah üçe kadar sürmüştü. Toplantıdan sonra odasına çekildi. Öğleye kadar dinlendi. Öğleden sonar, heyetleri kabul etti. Ertesi gün Yarımca ve

Herekedeki askeri birlikleri denetledi. 19 Ocak 1923 günü İzmitten ayrılarak Bilecike uğurlandı.

Atatürk, bu tarihten sonra, İzmite çok kereler geldi, fakat gecelemedi. İzmitte birkaç saat veya daha az sürelerle kalıyor, İstanbula geçiyordu. İzmitteki Av Köşkü de Atatürkün anılarıyla baş başa kaldı.

Atatürkün konuk olduğu İzmit Av Köşkü, Cumhuriyetle birlikte Valilik Konağı olarak kuşanılmağa başlamıştı. Köşkte Valilik makamı ile birlikte bazı resmi daireler bulunuyordu. Köşkün mimari ve sanat değeri düşünülerek Müze yapılmasına karar verildi. Üst katta Atatürkün yatak odası düzenlendi. Alt kat, arkeolojik eserlere ayrıldı. Müze, 1966 yılında ziyarete açıldı.

MERSİN - ATATÜRK EVİ

53b.gif

Mersin-Atatürk Evi, Mersinde Atatürk Caddesi üzerindedir.
Atatürkün Mersine ilk gelişinin tarihi 17 Mart 1923tür. Atatürkün Büyük Zaferden sonra Güney Anadoluya yaptığı bu ilk gezide, yanında eşi latife hanım, milletvekillerinden Kılıç Ali, Damar (Arıkoğlu), Refik (Koraltan), Başyaver Salih (Bozok), yazar İsmail Habib ( Sevük) ve daha başkaları da vardı. Atatürk, öne Adanaya gelmiş, burada birkaç gün kaldıktan sonra, Mersine hareket etmiştir. Karşılama töreni çok parlak olmuş, Atatürk o gün, millet Bahçesinde, Mersinlilerle bir konuşma yapmıştır. Öğle yemeğini Belediyede yedikten sonra, Tarsusa gitmiş ve iki gün Tarsusta kalmıştır. Atatürk ikinci defa, 20 Ocak 1925te yine Latife Hanımla Mersine geldikleri zaman, Mersin ve Silifkede bir hafta dinlenmişti. Mersindeyken kendisine bir konak ayrılmış, bu konak Atatürk için özel olarak döşenmiştir. Atatürk o günlerde Mersindeyken bu Konakta Silifkedeyken de Hacı Hulusinin, Tabucundayken de Sadık (Taşucu)nun evlerinde misafir edilmişti. Atatürk, bu gelişinde Silifkenin Tekirdağ köyündeki Tekir Çiftliğini de kurmuştur.

Atatürk, bundan sonra 6 defa Mersine gelmişse de, çoğu zaman geldiği gün geceyi geçirmeden Mersinden ayrılmıştır. Daha çok Tekir köyünde kurduğu Gazi Çiftliğinde kalmıştır.

Mersine son gelişi olan 20 Mayıs 1938de, askeri birliklerin geçit törenini izledikten sonra, vali Konağında misafir edilmiş, 23 Mayıs 1938 gününe kadar Mersinde dinlenmiş, çev#FF0000e gezintiler yapmıştır.

Mersinde Atatürkün, 20 Ocak 1925te eşi Latife Hanımla birlikte bir süre kaldığı Konak, Atatürkün ölümünden sonra okul (kolej) olarak kullanılmağa başlamıştır. Bugün Mersinde Atatürk Caddesi üzerinde bulunan Konak; iki katlı olarak 1897 yılında Mersin ileri gelenlerinden Tahinci ailesi tarafından yaptırılmıştır. Cumhuriyet döneminde Hazineye geçmiş ve devletin malı olmuştur. Konağın cephe yönündeki üst katta bulunan balkonlu oda ve öteki odalar Atatürke ayrılmış Atatürkün yatak ve çalışma odaları burada düzenlenmiştir.

Atatürk Evi olarak tanınan konak Atatürkün doğumunun 100. Yıldönümünü kutlama çalışmaları sırasında Kültür Bakanlığınca kamulaştırılmış ve onarımına başlanmıştır. Onarımdan sonra Atatürk Evi ve Etnografya Müzesi olarak yeniden düzenlenecektir.

ANTALYA - ATATÜRK MÜZESİ

54b.gif

1930 yılı Mart ayının başlarında Atatürk İzmirdeydi. Havalar soğuk gidiyordu. Antalyanın ılık ikliminde bir hafta dinlenmeyi düşündü. 5 Mart 1930 günü, karayolu ile, İzmirden Antalyaya hareket etti. Isparta, Burdur derken, 6 Mart 1930 günü öğleden sonra, Antalyaya geldi. Kepezden şehre kadar halk, yolun iki yanını doldurmuştu. Saat tam 16. 00 da Tophane Meydanına gelen Atatürke armağan etmişlerdi. Köşkün önü mahşerdi. Atatürk, kısa bir süre Köşkte dinlendikten sonra balkona çıktı. Halk çılgınca alkışlıyordu. Atatürk, burada kısa bir konuşma yaparak Antalyalılara teşekkür etti. O akşam Türk Ocağındaki toplantıya katılarak gençlerle memleket sorunları üzerine görüştü. Gece yarısına doğru Köşküne çekildi.
Atatürk, Antalyada 12 Mart 1930 sabahına kadar tam bir hafta kalmıştı. Bu süre içinde Antalyada geziler yaptı. Müzeleri, eski eserleri gezdi. Narenciye bahçelerinde üreticilerle görüştü. Dinlendi. 12 Mart 1930 sabahı saat 10 da arkadaşlarıyla birlikte Ankaraya döndü.

Atatürk, Antalyaya 10 Şubat 1931 günü öğleye doğru tekrar gelmişse de o gün Antalyada kalmamış, İzmirden beri kıyıları tarayarak gelen Egede o gün Antalyada kalmamış, İzmirden beri kıyıları tarayarak gelen Eğe Vapuru ile Silifkeye geçmişti. Atatürkün, Antalyaya üçüncü ve son gelişi, 1935 yılı Şubat ayına rastlar. Atatürk 16 Şubat 1935te Ege Vapuru ile İzmirden hareket etmiş, 18 Şubat 1935 Pazartesi günü saat 13. 30da Antalya iskelesine çıkmıştı. Yanında kız kardeşi Makbule Atadan, Nebile Hanım, Prof. Afet İnan, Fahrettin Altay, Nuri Conker, Cevat Abbas Gürer, yaverler ve başkaları vardır. İskeleden faytonlarla doğruca Köşküne gelen Atatürk, burada akşama kadar dinlendi. Akşam Erenkuşa oradan tekrar köşke geldiler. Geceyi Köşkte geçiren Atatürk, ertesi günü gece saat 22. 30 da Ege Vapuru ile Taşucuna hareket etti.

Antalyalıların Atatürke hediye ettikleri Atatürk Köşkü, iki katlı, üzeri kiremit çatı, taş bir yapıdır. Girişinde uzun bir hol, holün sağında bir salon, bir oda, banyo ve mutfak, solonda da iki oda ve üst kata çıkan merdiveni vardır. Üst katta ise, holden ayrı olarak birisi balkonlu olmak üzere yedi odası vardır. Atatürk merdivenin karşısındaki odada yatmıştır.

Atatürkün ölümünden sonra, Antalya Atatürk Köşkü, Özel İdareye geçmiş, 1939 da Akşam Kız Sanat Okulu ve Kız Enstitüsü binası olara kullanılmıştı. 1952 yılında Tarım Bakanlığına dev#FF0000ilen Köşk, son yıllara kadar Teknik Ziraat Müdürlüğünün büroları olarak kullanılmıştır. 1980 yılından sonra Kültür Bakanlığına dev#FF0000ilin Köşk, onarılmış, Atatürk Müzesi olarak ziyade açılmıştır.

SİLİFKE ATATÜRK EVİ

55b.gif

Silifke - Atatürk evi Silifkenin Saray Mahallesinde Hacı Hulusi Konağındadır. Atatürk Ankaradan Konya- Adana - İçel Yolu İle 20 Ocak 1925 günü trenle Mersinle gelmiştir. Yanında eşi Latife hanım ikinci ordu komutanı Fahrettin (Altay) Bayındırlık bakanı Fevzi ( Pirinççizade ) Rize milletvekili Ahmet Kutsi ve yaverleri vardır. O günlerde Atatürk orman çiftliğinden ayrı olarak güneyde örnek bir çiftlik kurma kararındadır. Böyle bir çiftlik için kendisine Silifkenin Tekir köyünde boş bir arazi tavsiye edilmiştir. Atatürk Latife hanımı Mersinde bırakarak 27 Ocak1925 günü akşamı İçel il merkezi olan Silifkeye gelmiş, vali vekili Fahri, bey ile kısa bir görüşmeden sonra hacı Hulüsinin iki katlı konağında geceyi geçirmiştir. Ertesi 28 Ocak 1925 günü Silifkede Türk Ocağını ve idman yurdu lokalini ziyaret eden Atatürk burada Taşucuna geçmiş Taşucunda Sadık Taşucunun konuğu olmuştur. Tekir köyünde çiftlik yerini gören Atatürk daha sonra burayı Hazinden bedeli karşılığında almıştır.
Atatürkü Silifkede 27 Ocak 1925 gecesi konuk olduğu Hacı Hulusiye ait konağın kamulaştırılarak Atatürk evi halinde düzenlenmesi için 1974 yılında çalışmalara başlanmıştır. Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğünce 1982 yılında kamulaştırılan konak yeniden onarılmış 1986 yılında Atatürk evi olarak düzenlenmiş 2 Ocak 1987 günüde törenle ziyarete açılmıştır. Atatürk evinin alt katı ilçe halk kütüphanesi ve idari bölümü üst katı ise Atatürk müzesi olarak değerlendirilmiştir. 1. Katta sofa, misafir ve oturma odaları ile Mutfak bulunmaktadır. Silifke ve çevresinin Etnografik eserlerinin sergilendiği salonlarda ayrıca Atatürkün Taşucunda Sadık Taşucunun evinde kaldığı zaman yattığı yatak takım, kullandığı yemek takımları Gazi M Kemal imzalı bir tabanca, Atatürkün Tekir Çiftliğine ve kurduğu Tarım K#FF0000i Kooperatifine ait belgeler, fotoğraflar yer almaktadır.

YALOVADA ATATÜRK KÖŞKLERİ

57b.gif

Kaplıcaları ile ün yapan Yalovaya Atatürk, ilk olarak 1927 yılında gelmiş bundan sonra hemen her yıl özellikle Temmuz - Ağustos aylarında gelerek kısa ve uzun süreler dinlenmiştir. 15 defa Yalovaya gelen ve bu gelişlerinde 3 aydan fazla süre Yalovada kalan Atatürk son olarak geldiği 22 Ocak 1938 tarihinde Termal otelinde iken kendisini ölüme götüren hastalığı teşhis edilmiştir. Atatürkün Yalovaya sık sık gelişleri, günlerce haftalarca Yalova kaplıcalarında banyo almaları dinlenmeleri üzerine ayrı ayrı yerlerde Köşkler yaptırılmış yada mevcut köşklerin birinde misafir edilmiştir. Bu köşkleri şöyledir.
1. Millet Çiftliği Köşkü: Atatürk adına kurulan sonradan millete mal edilen yalova Millet çiftliğinde 1929 yılında Atatürk için yaptırılmıştır. 4 gen planlı iki katlı kagir küçük bir yapı olan köşkün ilk yapıldığı yeri Atatürk beğenmemiş Köşk şimdiki yerine çekilmiştir. Bu yüzden halk arasında yürüyen köşk adıyla anılmaktadır Atatürk köşkünün alt katında geniş bir salon üst katında Atatürke ait yatak odası vardır. Atatürkün kullandığı eşyalarla birlikte köşe bugün müze olarak düzenlenmiş ve ziyarete açılmıştır.

2. Baltacı Çiftliği Köşkü :Yalova kaplıcaları üzerinde bugün Devlet üretme çiftliği olan eski Baltacı çiftliğinde iki katlı ahşap çatılı bir köşktür. XIX. yy sonlarında yaptırılmış Atatürk Yalova gezileri sonlarında bu köşke sık sık misafir olmuştur. Bugün devlet üretme çiftliği idare binası olarak kullanılan köşkün bir odası (Atatürk odası) tanzim edilmiştir. Oda da Atatürkün hatıralarını taşıyan eşyalar korunmakta ve ziyaret edilmektedir.

3. Atatürk Köşkü: Yalovanın 12 km neyindeki tarihi Yalova kaplıcalarının bulunduğu yerde yüksekçe bir tepenin eteklerindedir. 1928 yılında Deniz Yolları İdaresince Cumhurbaşkanlığı köşkü olarak yaptırılmış ve Atatürk kaplıcalarda banyo aldığı ve dinlendiği günlerde çok defa bu köşkte kalmıştır. Köşk iki katlıdır. Alt katta geniş bir salon ve çalışma odaları üst katta yatak odaları, dinlenme ve banyo daireleri vardır. Atatürkün yatak odası ve banyosu tüm eşyaları ve mobilyası ile muhafaza olunmaktadır

4. Yalova Termalde Atatürk Odası: Atatürkün emirleriyle 1934 yılında inşasına başlanılan Termal oteli ancak 1938 yılı Ocak ayında tamamlanabilmiş 22 Ocak 1938 tarihinde özel treni ile Derince istasyonuna gelen Atatürk oradan Yalovaya gelmiş otelin açılışında bulunarak ilk konusu olmuştur. burada özel dairelerinde 1 Şubat 1938 tarihine kadar 10 gün dinlenen Atatürk banyo almış banyodan sonra özel doktoru Prof . Dr. Nihat Reşat Belger tarafından muayene ve hastalığı teşhis edilmiştir. Yalova Termal otelinin üst katlarındaki Atatürkün özel dairesine yine özel bir asansörle çıkılmaktadır. Bugün ( Atatürkün yatak odası) adı altında korunan dairenin bir holü bir odası birde banyosu bulunmaktadır. Yatak odasına Atatürkün ceviz bir karyolası vardır. Üzerinde bej renk bir yorgan örtülüdür. Oda da üç koltuk bir kanepe birkaç sandalye bir de masa, masa üzerinde kristal bir sürahi ve iki bardağı yer almaktadır. Özel asansörle inilen Atatürke ait banyo dairesinin ise bir dinlenme salonu bir banyo havuzu ve masaj odaları ve mermer küvet bulunmaktadır.

İSTANBUL FLORYA ATATÜRK DENİZ KÖŞKÜ

58b.gif

28 Haziran 1935 günü özel treniyle İstanbula gelen Atatürk o gün Haydarpaşa dan Dolmabahçeye oradan da Floryaya geçerek İstanbullun bu güzel plajında kendisi için İstanbul belediyesi tarafından yaptırılmakta olan Deniz köşkü inşaatını gezmiş ve beğenmişti. 1/7 Temmuz 1935 tarihleri arasında İstanbulda 1 hafta kalan Atatürk moda deniz yarışlarını takip etmiş ve Floryadan halkın arasında birkaç kere denize girmiştir. Kısa bir süre sonra tamamlanan Florya deniz köşkü İstanbul belediyesince Atatürke armağan edilmiştir. Atatürk 16 Haziran 1936 günü motorla Dolmabahçe sarayından Floryaya giderek 28 Temmuz 1936 tarihine kadar 42 gün çalışmalarını bu köşkte sürdürmüştür 29 Temmuz 1936da birkaç günlüğüne Ankaraya gelen Atatürk TBMMde (Montreux Antlaşması ) nın görüşmelerinde bulunduktan sonra 3 Ağustos 1936 günü tekrar İstanbula gelmiş birkaç gün daha dinlenmiştir. Atatürk ayrıca 13 Haziran 1937de 6 gün 28 Haziran - 25 Temmuz 1937 tarihleri arasında da 28 gün daha Florya deniz köşkünde çalışarak dinlenmiş gerektikçe denize girmiştir. Onun Floryayı son ziyareti 28 Mayıs 1938 tarihine rastlamaktadır. Florya Atatürk Deniz Köşkü sahilden 70 metre ileride kazıklar üzerindedir. Köşk bir iskele yolu ile kıyıya bağlanmaktadır. Projeler Y. Mimar Seyfi Arıkan tarafından hazırlanmıştır. Bugün Milli Saraylar İdaresinin elinde Cumhurbaşkanlığı köşkü olarak kullanılan Florya deniz köşkünün geniş bir salonu kütüphanesi dinlenme ve yatak odaları, banyosu vardır. Floryada ayrıca eski Ayastafonos Manastırına ait kalıntıların bulunduğu geniş alanda Atatürkün emriyle bir koruluk meydana getirilmiş, çamların süslediği bir koruluğa (Atatürk korusu) adı verilmiştir. Florya bahçesi de halka açık park olarak düzenlenmiştir.

ATATÜRKÜN ANKARA ORMAN ÇİFTLİĞİNDE VE ÇUBUK BARAJINDAKİ KÖŞKLERİ

59b.gif

Atatürk başkent Ankaranın 7 km batısındaki çorak topraklarda örnek bir çiftlik kurmayı düşünmüştür. Türk çitçisine toprak ve tabiat şartları uygun olmasa dahi bilgiyle, kararlılıkla çalışıldığı takdirde başarı sağlanabileceğini göstermek istiyordu. Atatürk 5 Mayıs 1925teb kurduğu Orman Çiftliğinde çiftliğin her türlü faaliyetiyle uğraşmış bütün masraflarını kendi ödemiş. Yaptırdığı köşklerde günlerce haftalarca kaldığı olmuştur. bu köşkler şunlardır;
1.Marmara Köşkü : Atatürk Orman Çiftliğinin güneyindeki tepeler üzerindedir. Marmara Köşkü iki katlı olarak yaptırılmıştır. Alt katında kemerle süslü bir revak vardır. Üst katta Atatürkün yatak odası banyo dairesi dinlenme ve çalışma salonları vardır. Atatürkün kullandığı eşyalar, mobilyası ve yatak takımları köşkte bir odada bulunmaktadır.

2. Orman Çiftliği Atatürk Köşkü : Bu köşk tek katlı ve kiremit çatılıdır. Çatının ortasında bir saat kulesi yükselmektedir. Atatürkün ölümünden sonra köşk ek yapılarla genişletilmiş Orman Çiftliği İdare binası yapılmıştır. Köşkte Atatürkün kullandığı eşyalar, Cumhurbaşkanlığı Çankaya köşküne devir edilmiş burada yalnız Atatürke ait çekmeli bir masa bırakılmıştır. Atatürk sağlığında 11 Mayıs 1937 günü Marmara köşkünde iken Orman Çiftliğine, Silifke ve Yalovadaki çiftliklerini içerisindeki köşklerle birlikte Milletine armağan ettiğini duyurmuş bu bağışa ait belgeyi o gün imza etmiştir.

3.Çubuk Barajında Atatürk Köşkü : Çubuk barajı, Ankaranın 11 km kuzeyinde Çubuk çayı üzerindedir. Baraj Atatürkün direktifleriyle 1929 yılında yapılmaya başlanmış 1936 yılında tamamlanarak 3 kasım 1936 yılında yapılan bir törenle Atatürkün eliyle hizmete girmiştir. Devlet parası ile, Türk mühendisleri ve işçilerinin emeği ile yapılan baraj Ankara şehrinin içme suyu ihtiyacını karşıladığı gibi Çubuk çayının taşmasını önlemekte ve Ankara ovasının sulanmasını da temin etmektedir. Ayrıca Ankaranın en güzel mesire yerlerinden biridir. Baraj kapısının sağına şu kitabe okunur: ( Bu Çubuk Bendi Türk Ulusunun İlk Cumhur Reisi Kemal Atatürk Devrinde Devlet Merkezi Ankaranın su ihtiyacını karşılamak üzere kurulmuştur 1929-1936 )

Çubuk barajı sırtları üzerine Atatürkün zaman zaman dinlenmesi için küçük bir köşk yaptırılmış Atatürk Baraja geldiği zaman bu köşkte dinlenmişlerdir. Atatürkün ölümünden sonra köşk bazı ek yapılarla genişletilmiş ve baraj binası müdürlüğü binası olarak kullanılmaya başlanmıştır bugün köşkte Atatürkün baraj gezilerinde bindiği bir deniz motorundan başka devrine ait hatıra eşya kalmamıştır.

ANKARADA SÖĞÜTÖZÜ ATATÜRK DİNLENME EVİ

60b.gif

Atatürkün dinlenme evi Ankara Orman Çiftliğinin doğusunda Söğütözü koruluğundadır. 1926 yıllarında Atatürk orman Çiftliğini kurarken birgün atla gezintiye çıkmış bu yeri beğenerek zaman zaman gelip dinlenmek üzere, kendisi için bir kulübe yaptırılmasını istemiştir. İki gün içerisinde yaptırılan bu kulübeye sık sık uğramış, burada dinlenmiş, çevresine, eliyle söğüt ve çamlar dikmiştir.
Atatürk Dinlenme Evi, tek katlı tek odalı küçük bir kulübeden ibarettir. Batıya açılan ancak bir kişinin girebileceği bir kapısı , bir kahve ocağı , iki penceresi ve bir sediri vardır. Atatürkün ölümünden sonra , buradaki eşya olduğu gibi korunmuş ve ziyarete açılmıştır. Ortada üzeri beyaz örtülü bir hasır masa, üç hasır koltuk, bir sehpa, minder döşeli iki küçük sedir ve yastıklar , bir petrol lambası , evin tüm dekorunu teşkil etmektedir. Ocakta, Atatürke ait kahve takımı , birkaç porselen tabak , çatal kaşık ve bardaklar yer almaktadır. Sediri örten ladik halı seccadenin, Atatürke annesi Zübeyde hanımın hediyesi olduğu söylenir.

Duvarda Atatürkü bu evde , buradaki hasır koltukların birinde dinlenirken gösteren bir fotoğraf asılıdır. Evin ön cephesinde ahşap çatılı bir çardak vardır. Bahçede büyük bir havuz bulunmaktadır.

Tarım- Orman Bakanlığı İşletmeler müdürlüğünce bakımı sağlanan Atatürk dinlenme evi , ziyaretçilerine açık bulundurulmaktadır.

ALANYA - ATATÜRK EVİ VE MÜZESİ

61b.gif

Alanya Atatürk evi ve müzesi Alanyanın Şekerhane mahallesi Azaklar Sokağındadır. Atatürk 1935 yılı şubat ayında Ege vapuru ile çıktığı Akdeniz gezintisinde , 18 Şubat 1935 günü sabahı Alanya İskelesine gelmiş, Alanyanın köklü ailelerinden Tevfik Azakoğlunun iki katlı evinde birkaç saat dinlenmiştir. Evin son sahibi Rıza Azakoğlu evi Kültür ve turizm bakanlığına bağışlamış. Bakanlık 1984 yılında, Atatürk Evi ve Müzesi olarak onarmaya ve düzenlemeye başlamıştır. Ev 30 Nisan 1987 günü cumhurbaşkanı Kenan Evren tarafından törenle ziyarete açılmıştır.
Atatürk Evi Ve Müzesi, Alanyadaki tarihi sivil mimarlık örneklerinden biridir. Evin ilk katında Kurtuluş savaşı ve cumhuriyetin ilk yıllarına ait Atatürkle ilgili fotoğraflar, Atatürkün bazı fotoğrafları sergilenmektedir. İdare bölümü, kütüphane ve mutfak bu kattadır. Evin üst katı oturma, çalışma, yatak odaları olarak eski bir Alanya evini yaşatmaktadır.

DENİZLİ - ATATÜRK VE ETNOĞRAFYA MÜZESİ

62b.gif

Denizli Atatürk ve Etnoğrafya Müzesi, Denizlinin Uçancıbaşı Mahallesinde, eski Dispanser binasında düzenlenmiş ve 1984 yılında ziyarete açılmıştır.
27 Ocak 1931 günü Aydın-Nazilli üzerinden Denizliye gelmiştir. Saat 13te Denizli istasyonunda coşkun gösterilerle karşılanmış, doğruca geceyi geçireceği Fırka binası olarak kullanılan iki katlı köşke konut olmuştur. Köşkte kısa bir süre dinlenen Atatürk, daha sonar Denizlinin mesire yeri olan Çamlıkta öğle yemeğini yemiştir. O gün, öğleden sonra bazı okulları ve Memleket Hastanesini ziyaret eden Atatürk, akşam Denizli Belediyesini verdiği yemekte bulunmuş, daha sonra köşke gelerek geceyi geçirmiş, ertesi gün sabah saat 6, 30 Da İzmire dönmüştür.

Atatürkün bir gece konuk olduğu Köşk, daha sonra kamulaştırılmış, 1950 yılından itibaren Verem Dispanseri olarak kullanılmıştır. 1977 yılında Köşk, Atatürk ve Etnografya Müzesi yapılmak üzere Kültür Bakanlığına dev#FF0000ilmiştir. 1983 yılına kadar onarım süren Köşk, 1984 yılında Müze olarak ziyarete açılmıştır.

Müzenin zemin katındaki iki oda büro için ayrılmış, büyük oda Denizli Evi olarak döşenmiştir. Odanın ortasında geniş sinili sofra, mangal, pencere kenarlarında sedirler, yüklük ve ocak, duvarlarda halılar bulunmaktadır. Üst kat, divan, gardırop, çalışma masası ve karyolası ile Atatürkün Yatak Odası olarak düzenlenmiştir. Bu katta ayrıca Milli Mücadele yallarında Bayram yerindeki coşkun mitinge açılan Denizli Sancağı sergilenmektedir. Denizli ve bu yö#FF0000eki Babadağ el dokumaları ve tezgahları ile birlikte halı, kilim örnekleri, yazma kitaplar, vitrinler ve duvarlarda yer almıştır. Atatürk köşesinde de Atatürk fotoğrafları sergilenmiştir.

MALATYA - ATATÜRK EVİ

63b.gif

Malatya Atatürk Evi, eski Halkevi binasında 1981 yılında düzenlenerek ziyarete açılmıştır.
Atatürk, Malatyaya iki kez gelmiştir. İlkin; Malatyayı Adanaya bağlayan Demiryolunun 1931 yılı başlarında tamamlanması üzerine Atatürk, 13 Şubat 1931 günü trenle Adanadan Malatyaya gelmiş, Malatyada bir gece kalmıştır. 1937 yılında Sivas Malatya Demiryolunun tamamlanması ile de 14 Kasım 1937 günü Sivastan Malatyaya gelmiş, incelemelerde bulunarak aynı gün Diyarbakıra hareket etmiştir.

Atatürkün Malatyaya ilk geldiği zaman bir gece kaldığı eski Türk Ocağı, daha sonra Halkevi Binasının giriş katındaki iki oda, 1981 yılında Atatürk Evi olarak düzenlenmiştir. Girişte, sağdaki ilk oda Atatürkün Halkevini ziyaret ettiği sarada kullandığı masa ve koltukla döşenmiş, işlemeli bir sehpa konulmuştur. Girişin solundaki odada, Atatürk kitapları sergilenmiştir.

RİZE - ATATÜRK MÜZESİ

64b.gif

Rize - Atatürk Müzesi, Osman Mataracıya ait tarihi evde, 1984 yılında düzenlenmiş ve ziyarete açılmıştır.
Atatürk, 1924 yılı Eylül ayında Atatürkün Sonbahar Gezisi olarak bilinen birkaç ay süreli bir geziye çıkmış, bu gezi sırasında Karadeniz illerini ziyaret etmiştir. İşte bu gezi günlerinde Atatürk, beraberinde eşe Latife Hanım, birkaç milletvekili olduğu halde 17 Eylül 1924 gürü Trabzondan Hamidiye Vapuru ile Rizeye gelmiş, Rize de coşkun gösterilerle karşılanmıştır. O geceyi Rizede Mataracı Mehmet Beyin evinde geçiren Atatürk, ertesi günü şehirde bazı ziyaretlerde bulunmuş, incelemeler yapmış, saat 16.30da ayni vapurla Giresuna hareket etmiştir.

Rizede Atatürkün bir gece konuk olduğu ev, daha sonra sahibi Mehmet MataracıDan yeğeni Osman Mataracıya geçmiştir. Atatürkün 100. Ölüm yıldönümü dolayı sile Atatürk Müzesi yapılmak üzere, Osman Mataracı evini Rize Özel İdaresine bağışlamıştır. 1984 yılında Kültür Bakanlığına dev#FF0000ilen ev, onarılarak Atatürk Müzesi halinde düzenlenmiş ve ziyarete açılmıştır. Evin bir bölümü de Kültür Merkezidir.

Çatısı ile birlikte 3 katlı olan ev 1902 yılında Mataracı ailesi tarafından yaptırılmıştır. Bu günkü düzenlemeye göre evin üst katı Atatürk Müzesidir. Atatürkün Rize gezileri, kullandığı eşyalar, Atatürk fotoğrafları, Milli Mücadele yallarında Rizede Kuvay-ı Milliye iler gelenlerinin fotoğrafları bu bölümde sergilenmektedir. Müzenin alt bölümü idare odaları ve Kültür Merkezine ayrılmıştır.

ANKARA - ÇİFTLİK ATATÜRK EVİ

65b.gif

Atatürkün 100. Doğum Yıldönümü dolayısıyla, Selanikteki Atatürk Evinin aynı plan ve ölçüler içersinde bir örneğinin Ankarada Atatürk çiftliği sanırları içersinde yaptırılması düşünülmüş, ev Ankara Ticaret Odasının girişimi ile Çarmıklı Kardeşler tarafından yaptırılarak 1981 yılı 10 Kasım günü törenle ziyarete açılmıştır.
Çiftlik- Atatürk Evi, bodrum katla birlikte üç katlıdır. Bodrum kat girişinde sağdaki oda hizmetlilere, soldaki kütüphaneye ayrılmıştır. Evin asıl girişi arka yönündeki merdivenli kapıdır. Selanik Atatürk Evinde olduğu gibi, binci kattaki sofanı ortamında ahşap masa, pencerelerin önünde de duvar boyuca sedir yer almaktadır. Sofanın solunda misafir odası vardır.

Bu odadan sandık odasına geçilmektedir. Misafir odasının karşısındaki oda Atatürkün annesi Zübeyde Hanıma ayrılmıştır. Atatürk, Selanikte bu odada doğmuştur. Sedir, karyola, mangal, sandık, rahle bu odanın başlıca eşyaları say

Kaynak: Own3d -frmtr

DijitalTurk Toplu.Biz
Keşfedebildiğin kadar özgürsün.. (VeYSeL)
Cevapla
#44

Yunanistan gezisinde ilk durak SELANİK !!!

husqvarna_logo_2.jpg
Ara
Cevapla
#45

İşte Atatürk'ün Gizli Sığınağı (Koliba)

Projleri tarafımızdan hazırlanan Ankara Söğütözü Atatürk Evi(Koliba) hakkında Can DÜNDAR tarafından 09 Kasım 2008 tarihli Milliyet gazetesi pazar ekinde kaleme alınan köşe yazısı

İşte Atatürk’ün gizli sığınağı fft16_mf130480.Jpeg
60b.gif

Ankara Söğütözü’ndeki 5 metrekarelik “Koliba”, AKP Genel Merkezi ile komşu oldu.

Ankara Söğütözü’nde bir küçük kulübe var. “Küçük”, lafın gelişi değil; gerçekten küçük... “Tek göz” derler ya; aynen öyle... Başkentin ortasındaki bu tek odalı kerpiç ev, Atatürk’ün bir dönem kendisiyle baş başa kalabilmek için yaptırdığı minik “koliba”sı...

Öyküyü Nezihe Araz’dan naklen baştan anlatalım: Yıl 1926... Gazi, Orman Çiftliği projesi üzerinde çalışıyor.
Bir akşam işi erken bitiyor; “Hadi etrafta biraz dolaşalım” diyorlar. Yürüyüş sırasında Söğütözü’nü keşfediyorlar.
Çorak kentin ortasında yeşermiş bir söğüt ormanı bulmak, Gazi’yi sevindiriyor.
Ağaçlar arasında gezerken Rumeli şivesiyle “Şu söğütlerin içinde küçücük bir ‘kolibam’ olsaydı” diyor.
Yanındakiler; “Bundan kolay ne var Paşam, iki günde yaparız” diyorlar.
“Yahu çocuklar” diyor Gazi, “burada küçücük bir koliba yapabilmek için kaç söğüt sökmemiz lazım biliyor musunuz? Ben böyle bir cinayeti işleyemem...”
Ziraat Mektebi hocalarından biri lafa giriyor:
“Paşam... Söğüt uysal ve barışçı bir ağaçtır. Kolay yeşerir, kolay büyür. Buradan sökeceğimiz söğütleri başka bir yere dikeriz, sularız, gübreleriz, bir-iki ay içinde tutar bu ağaçlar... Bu benim işim zaten.”
Gazi bir süre düşünüyor:
“Hocam” diyor, “bu işleme güveniyorsanız, ben de isterim bu denemeyi. Bir şartla: Eğer söğütleri bizzat ben sökersem ve öte yerlere bizzat ben dikersem olabilir bu iş.”

“Söğütözü sarayı”
Ertesi gün çalışma başlıyor. Ziraatçi hoca ve işçiler çalışıyor; Gazi başlarında... Bir yandan hükümet işleriyle ilgileniyor, bir yandan söğütlerin sökülüşüne nezaret ediyor.
Yer değiştiren söğütlerin suyunu veriyor.
Sonra bir Macar ustasına (yoksa Bulgar mı?) küçük kulübe ısmarlanıyor.
Gazi’nin parasıyla yapılacak kerpiç “Söğütözü sarayı” tek katlı olacak; tek odalı, tek kapılı, iki pencereli...
Çabucak bitiyor kulübe...
İçine bir şömine konuyor; bir minik sedir, bir hasır koltuk, bir küçük masa, bir sehpa ve petrol lambası...
Yere de Zübeyde Hanım’dan kalma bir Ladik halısı...
Hepsi bu...
Sonra yanına bir de hizmetli kulübesi yapılıyor; o Cumhurbaşkanı’nınkinden biraz büyük oluyor.
Ve 1920’lerin ikinci yarısından başlayarak Gazi, yalnız kalmak istediğinde gelip “koliba”sına sığınıyor.

Bahçesinde Atatürk’ün kahve içtiği bu kulübenin karşısında şimdi AKP Genel Merkezi’nin binası var.

KOLİBA’NIN BUGÜNÜ
İki bina art arda
Yıllar sonra “Koliba”yı hatırlayan, “Atatürk Evleri” (Dünya Y., 1999) araştırmasını yapan Nezihe Araz oldu.
Söğütözü’ne gittiğinde, bu küçük evi unutulmuş, bakımsızlıktan eskimiş bir halde buldu. Çevresindeki söğütler yaşlanmıştı; kimi kurumuş, kimi yıkılıp kalmıştı.
Sonra 2000 yılında Orman Bakanı Nami Çağan’ın emriyle restore ettirildi “koliba”; Milli Parklar’a bağlandı; içindeki masanın üzerine Atatürk’ün yemek takımları kondu; o yılın 29 Ekim’inde “müze ev” olarak hizmete açıldı.
Bizse, “Mustafa” belgeselinin çekimleri sırasında gittik Söğütözü’ne...
Doğrusu, Milli Parklar görevlilerinin tüm fedakarlıklarına rağmen “koliba”, pek zavallı durumdaydı.
Çevredeki otlar sararmıştı.
Kulübenin yanındaki havuz çatlamış, suyu çekilmişti.
Yanındaki iki kavak, kulübeye zarar vermesin diye kesilmişti.
Etraf yine ağaçlarla kaplıydı; ama ağaçların hemen dışında yüksek binaların muhasarası vardı.
Hangi binalar mı?
Bir plaza...
Bir hastane...
Meşhur Laila’nın yerine kurulan restoran Şahhane...
Ve hepsinden görkemlisi; AKP Genel Merkezi...
Kulübe ve onu gölgede bırakan bu dev yapı, adeta birbirinin tam tezatı...
Biri tevazuun, diğeri şaşaanın simgeleri gibi duruyorlar sırt sırta...
Hafta sonu “Saklı Bahçe”nin koruluğunda gezintiye çıkanların çoğu tesadüfen görüyorlar kulübeyi...
Burnunu pencereye dayayıp bakanlar içerdeki sadeliğe hayret ediyorlar.
İçeri girseler, duvardaki örümcek ağlarına, eşyadaki toza, vazodan çıkan izmarite de şaşacaklar herhalde...
10 Kasım’da uğrayın
10 Kasım’da Anıtkabir’i ziyarete gidenlere tavsiyem, dönüşte bir de bu ıssız “koliba”ya uğramalarıdır.
Belki oradaki sadelik, çevredeki suyu çekilmiş havuz, kesilmiş kavaklar ve kulübeyi muhasara altına almış gösterişli binalar, ziyaretçilere bir şeyler söyler.

NEZİHE ARAZ ANLATIYOR:
“Dağdan gelen bağdakini mi kovuyor?”
“Atatürk zamanında, evin olduğu alanda çalışanlar fazla gürültü yapıyormuş. Zaten çok az uyuyabilen Atatürk bu gürültülerden hiç uyuyamaz olmuş. Paşa’nın yaverleri gürültülü işçilere;
‘Ya biraz seslerinizi azaltın ya da biraz uzağa gidin’ diye rica etmişler. Ama eve yakın olan Kerim Ağa’nın tarlasında çalışanlar bu öneriden hiç hoşlanmamışlar, hatta öfkelenmişler:
‘Dağdan gelen bağdakini mi kovuyor’ diye haber de salmışlar.
Mustafa Kemal, bunun üzerine bu gürültücü takımla dostluk kurabilmek için harekete geçmiş. Ahbaplığa başlamış. Barış kurmuş. Bütün bunları hayretle seyreden kendi adamlarına da şöyle bir açıklama yapmış:
‘İşte! Türk köylüsü budur. Toprağından asla ayrılmak istemez. Öfkeleri bundandır. Ama biz anlaştık.’”

Can DÜNDAR - Milliyet

Veysel'in paylaşımından en çok dikkatimi bugün birileri tarafından talan edilen AOÇ içinde ki Söğütözü Atatürk Evi(Koliba) dikkatimi çekti. Yazıyı lütfen sonuna kadar okuyalım . Yorumlarınızı bekliyorum . Teşekkürler
Ara
Cevapla
#46

(03-01-2013, 06:41 PM)Spike Adlı Kullanıcıdan Alıntı:  İşte Atatürk'ün Gizli Sığınağı (Koliba)

Projleri tarafımızdan hazırlanan Ankara Söğütözü Atatürk Evi(Koliba) hakkında Can DÜNDAR tarafından 09 Kasım 2008 tarihli Milliyet gazetesi pazar ekinde kaleme alınan köşe yazısı

İşte Atatürk’ün gizli sığınağı fft16_mf130480.Jpeg
60b.gif

Ankara Söğütözü’ndeki 5 metrekarelik “Koliba”, AKP Genel Merkezi ile komşu oldu.

Ankara Söğütözü’nde bir küçük kulübe var. “Küçük”, lafın gelişi değil; gerçekten küçük... “Tek göz” derler ya; aynen öyle... Başkentin ortasındaki bu tek odalı kerpiç ev, Atatürk’ün bir dönem kendisiyle baş başa kalabilmek için yaptırdığı minik “koliba”sı...

Öyküyü Nezihe Araz’dan naklen baştan anlatalım: Yıl 1926... Gazi, Orman Çiftliği projesi üzerinde çalışıyor.
Bir akşam işi erken bitiyor; “Hadi etrafta biraz dolaşalım” diyorlar. Yürüyüş sırasında Söğütözü’nü keşfediyorlar.
Çorak kentin ortasında yeşermiş bir söğüt ormanı bulmak, Gazi’yi sevindiriyor.
Ağaçlar arasında gezerken Rumeli şivesiyle “Şu söğütlerin içinde küçücük bir ‘kolibam’ olsaydı” diyor.
Yanındakiler; “Bundan kolay ne var Paşam, iki günde yaparız” diyorlar.
“Yahu çocuklar” diyor Gazi, “burada küçücük bir koliba yapabilmek için kaç söğüt sökmemiz lazım biliyor musunuz? Ben böyle bir cinayeti işleyemem...”
Ziraat Mektebi hocalarından biri lafa giriyor:
“Paşam... Söğüt uysal ve barışçı bir ağaçtır. Kolay yeşerir, kolay büyür. Buradan sökeceğimiz söğütleri başka bir yere dikeriz, sularız, gübreleriz, bir-iki ay içinde tutar bu ağaçlar... Bu benim işim zaten.”
Gazi bir süre düşünüyor:
“Hocam” diyor, “bu işleme güveniyorsanız, ben de isterim bu denemeyi. Bir şartla: Eğer söğütleri bizzat ben sökersem ve öte yerlere bizzat ben dikersem olabilir bu iş.”

“Söğütözü sarayı”
Ertesi gün çalışma başlıyor. Ziraatçi hoca ve işçiler çalışıyor; Gazi başlarında... Bir yandan hükümet işleriyle ilgileniyor, bir yandan söğütlerin sökülüşüne nezaret ediyor.
Yer değiştiren söğütlerin suyunu veriyor.
Sonra bir Macar ustasına (yoksa Bulgar mı?) küçük kulübe ısmarlanıyor.
Gazi’nin parasıyla yapılacak kerpiç “Söğütözü sarayı” tek katlı olacak; tek odalı, tek kapılı, iki pencereli...
Çabucak bitiyor kulübe...
İçine bir şömine konuyor; bir minik sedir, bir hasır koltuk, bir küçük masa, bir sehpa ve petrol lambası...
Yere de Zübeyde Hanım’dan kalma bir Ladik halısı...
Hepsi bu...
Sonra yanına bir de hizmetli kulübesi yapılıyor; o Cumhurbaşkanı’nınkinden biraz büyük oluyor.
Ve 1920’lerin ikinci yarısından başlayarak Gazi, yalnız kalmak istediğinde gelip “koliba”sına sığınıyor.

Bahçesinde Atatürk’ün kahve içtiği bu kulübenin karşısında şimdi AKP Genel Merkezi’nin binası var.

KOLİBA’NIN BUGÜNÜ
İki bina art arda
Yıllar sonra “Koliba”yı hatırlayan, “Atatürk Evleri” (Dünya Y., 1999) araştırmasını yapan Nezihe Araz oldu.
Söğütözü’ne gittiğinde, bu küçük evi unutulmuş, bakımsızlıktan eskimiş bir halde buldu. Çevresindeki söğütler yaşlanmıştı; kimi kurumuş, kimi yıkılıp kalmıştı.
Sonra 2000 yılında Orman Bakanı Nami Çağan’ın emriyle restore ettirildi “koliba”; Milli Parklar’a bağlandı; içindeki masanın üzerine Atatürk’ün yemek takımları kondu; o yılın 29 Ekim’inde “müze ev” olarak hizmete açıldı.
Bizse, “Mustafa” belgeselinin çekimleri sırasında gittik Söğütözü’ne...
Doğrusu, Milli Parklar görevlilerinin tüm fedakarlıklarına rağmen “koliba”, pek zavallı durumdaydı.
Çevredeki otlar sararmıştı.
Kulübenin yanındaki havuz çatlamış, suyu çekilmişti.
Yanındaki iki kavak, kulübeye zarar vermesin diye kesilmişti.
Etraf yine ağaçlarla kaplıydı; ama ağaçların hemen dışında yüksek binaların muhasarası vardı.
Hangi binalar mı?
Bir plaza...
Bir hastane...
Meşhur Laila’nın yerine kurulan restoran Şahhane...
Ve hepsinden görkemlisi; AKP Genel Merkezi...
Kulübe ve onu gölgede bırakan bu dev yapı, adeta birbirinin tam tezatı...
Biri tevazuun, diğeri şaşaanın simgeleri gibi duruyorlar sırt sırta...
Hafta sonu “Saklı Bahçe”nin koruluğunda gezintiye çıkanların çoğu tesadüfen görüyorlar kulübeyi...
Burnunu pencereye dayayıp bakanlar içerdeki sadeliğe hayret ediyorlar.
İçeri girseler, duvardaki örümcek ağlarına, eşyadaki toza, vazodan çıkan izmarite de şaşacaklar herhalde...
10 Kasım’da uğrayın
10 Kasım’da Anıtkabir’i ziyarete gidenlere tavsiyem, dönüşte bir de bu ıssız “koliba”ya uğramalarıdır.
Belki oradaki sadelik, çevredeki suyu çekilmiş havuz, kesilmiş kavaklar ve kulübeyi muhasara altına almış gösterişli binalar, ziyaretçilere bir şeyler söyler.

NEZİHE ARAZ ANLATIYOR:
“Dağdan gelen bağdakini mi kovuyor?”
“Atatürk zamanında, evin olduğu alanda çalışanlar fazla gürültü yapıyormuş. Zaten çok az uyuyabilen Atatürk bu gürültülerden hiç uyuyamaz olmuş. Paşa’nın yaverleri gürültülü işçilere;
‘Ya biraz seslerinizi azaltın ya da biraz uzağa gidin’ diye rica etmişler. Ama eve yakın olan Kerim Ağa’nın tarlasında çalışanlar bu öneriden hiç hoşlanmamışlar, hatta öfkelenmişler:
‘Dağdan gelen bağdakini mi kovuyor’ diye haber de salmışlar.
Mustafa Kemal, bunun üzerine bu gürültücü takımla dostluk kurabilmek için harekete geçmiş. Ahbaplığa başlamış. Barış kurmuş. Bütün bunları hayretle seyreden kendi adamlarına da şöyle bir açıklama yapmış:
‘İşte! Türk köylüsü budur. Toprağından asla ayrılmak istemez. Öfkeleri bundandır. Ama biz anlaştık.’”

Can DÜNDAR - Milliyet

Veysel'in paylaşımından en çok dikkatimi bugün birileri tarafından talan edilen AOÇ içinde ki Söğütözü Atatürk Evi(Koliba) dikkatimi çekti. Yazıyı lütfen sonuna kadar okuyalım . Yorumlarınızı bekliyorum . Teşekkürler

Bizim Atatürk'ümüz.. Gelmiş geçmiş en büyük devlet adamı, asker , bir deha.. Örnek alınması gereken bir insan bizden çok yurt dışında daha çok kıymeti bilinen.. Vatanımızda ise mümkün olduğu kadar sıradanlaştırılmaya çalışılan..

Şahsen “Koliba” olayını bilmiyordum, örnek olması adına anlatılması , bilmemiz gereken bir ders daha.. ama ben 32 yaşında sayende öğrendim Çağlar.. teşekkürler. :çiçek:

Bu sene Anklara^ya gideceğim ve “Koliba” a mutlaka uğrayacağım

DijitalTurk Toplu.Biz
Keşfedebildiğin kadar özgürsün.. (VeYSeL)
Cevapla
#47

Veysel açıkcası Bende biraz araştırma yapınca konuya daha bir hakim oldum. Aslında 10 gün önce bir sınav dolayısı ile Ankara'da idim bilseydim Bende muhakkak uğrardim.
Ara
Cevapla
#48

ESERLERİ

Tâbiye Meselesinin Halli ve Emirlerin Sureti Tahririne Dair Nesayih
Takımın Muharebe Talimi (Almancadan çeviri - 1908)
Cumalı Ordugâhı - Süvari: Bölük, Alay, Liva Talim ve Manevraları (1910)
Tâbiye ve Tatbikat Seyahati (1911)
Bölüğün Muharebe Talimi (Almancadan çeviri - 1912)
Zabit ve Kumandan ile Hasbihal (1918)
Nutuk (1927)
Vatandaş İçin Medeni Bilgiler (Manevi kızı Afet İnan ile hazırladı) (1930)
Geometri (isimsiz yayımlandı) (1937)
Atatürk'ün Türk Gençliğine Hitabesi
Atatürk'ün Onuncu Yıl Nutku
Atatürk'ün Bursa Nutku
Balıkesir Hutbesi

Atatürk'ün ayrıca, 1915-1918 yılları arasında Anafartalar, Doğu Cephesi ve Karlsbad'daki hatıralarını yazdığı günlükleri de bulunmaktadır. Bunlardan Anafartalar Muharebatı'na Ait Tarihçe, Türk Tarih Kurumu tarafından kitap olarak yayımlanmıştır. 1908-1938 yılları arasında Mustafa Kemal'in imza attığı, yazdığı, söylediği kişisel notları dahil her şeyin toplandığı Atatürk'ün Bütün Eserleri adlı bir ansiklopedi de Kaynak Yayınları tarafından hazırlanmaktadır.
Ara
Cevapla
#49

Bir gün, 1. dünya savaşından sonra Ortadoğu'da kurulan suni devletlerin halkları ayaklanacaktır...
O gün geldiğinde yeni kurduğumuz Cumhuriyet'in yöneticileri bu halkların yanında değil , emperyalist güçlerin yanında yer alırsa, aynı akıbete kendileri de uğrayacaktır..
Ve Kurtuluş Savaşı'nda yedi düvele haddini bildiren Türk halkı , onların da hakkından gelecektir...

Mustafa Kemal ATATÜRK

160711104912_imza3.JPG
Ara
Cevapla
#50

Güzel bilgiler aylaşılıyor. Bu koliba'yı bende bilmiyordum. Teşekkür ederim.

Bu arada Gezi Planımıza Anıtkabir ziyaretinide eklemek gerekir. Bu ziyareti gerçekleştiremedik.
Ara
Cevapla


Benzer Konular...
Konu: / Yazar Cevaplar: Gösterim: Son Mesaj
Son Mesaj Yazar: 1kan
12-16-2013, 08:56 AM
Son Mesaj Yazar: Cem V
04-26-2013, 01:25 PM

Hızlı Menü:


Bu konuyu görüntüleyen kullanıcı(lar): 2 Ziyaretçi