01-09-2013, 02:33 PM
ATATÜRK Köşesi
01-09-2013, 06:40 PM
Mustafa Kemal Atatürk,20 Ocak 1923'te Hakimiyet-i Milliye Gazetesi'ne Rum Patrikhanesi ile ilgili 'Fesat yuvası ifadesini kullanmıştı.
Atatürk, "Bir fesad ve hiyanet ocağı olan ve memleketimize nifak tohumları eken,uyuşmazlıklar yaratan,Hıristiyan hemşehrilerimizin huzur ve refahı için de uğursuzluğa ve felakete sebeb olan Rum Patrikhanesi'ni artık topraklarımız üzerinde bırakamayız" demişti.
Atatürk sözlerini şöyle sürdürmüştü: "Bu tehlikeli teşkilatı memleketimizde muhafazaya bizi mecbur etmek için ne gibi vesile ve sebebler gösterilebilir? Türkiye'nin Rum Patrikhanesi için arazisi üzerinde bir sığınılacak yer göstermeye ne mecburiyeti var? Bu fesad ocağının hakiki yeri,Yunanistan değil midir? Büyük Millet Meclisi tarafından idare edilmekte olan yeni Türkiye,Babıali'nin taht-ı idaresindeki eski Osmanlı İmparatorluğu değildir.Yeni Türkiye şeref ve haysiyet,kudret ve kuvvetini müdrik ve hukukunu muhafaza için mevcudiyetini tehlikeye atmaya hazır ve amadedir."
Konu akışını biraz saptırdım fakat okuduğumda muhakkak paylaşmalıyım dedim....
Biz işte böyle asil ve kendine güvenen bir toplumuz ama bizleri ne hale getirdiler. Hala inanamıyorum...
Atatürk, "Bir fesad ve hiyanet ocağı olan ve memleketimize nifak tohumları eken,uyuşmazlıklar yaratan,Hıristiyan hemşehrilerimizin huzur ve refahı için de uğursuzluğa ve felakete sebeb olan Rum Patrikhanesi'ni artık topraklarımız üzerinde bırakamayız" demişti.
Atatürk sözlerini şöyle sürdürmüştü: "Bu tehlikeli teşkilatı memleketimizde muhafazaya bizi mecbur etmek için ne gibi vesile ve sebebler gösterilebilir? Türkiye'nin Rum Patrikhanesi için arazisi üzerinde bir sığınılacak yer göstermeye ne mecburiyeti var? Bu fesad ocağının hakiki yeri,Yunanistan değil midir? Büyük Millet Meclisi tarafından idare edilmekte olan yeni Türkiye,Babıali'nin taht-ı idaresindeki eski Osmanlı İmparatorluğu değildir.Yeni Türkiye şeref ve haysiyet,kudret ve kuvvetini müdrik ve hukukunu muhafaza için mevcudiyetini tehlikeye atmaya hazır ve amadedir."
Konu akışını biraz saptırdım fakat okuduğumda muhakkak paylaşmalıyım dedim....
Biz işte böyle asil ve kendine güvenen bir toplumuz ama bizleri ne hale getirdiler. Hala inanamıyorum...
01-12-2013, 10:13 PM
Atamızın motosikletle çekilmiş tek fotoğrafı
Yukarıda görülen motosiklet avrupadaki araştırmalara göre 1931 model olup ruhsatinda 1934 model yazmaktadır
Atatürk bu motosiklete son yillarinda binmis olup istanbul gezilerine katılmıştır. Sahip oldugu motor dünyada üretilen ilk motorlar arasındadır. (motor ve sase numarasi 3 sayilidir) Motorda hersey orjinal olup sadece rektefeden gecmesi gerekmektedir (rektefeden gecmesi halinde resimdeki halini alabilir) bu motorun manevi değeri belli değildir ve Türk kanunlarina göre antika özelligine sahiptir.
01-13-2013, 02:52 PM
"İnsanlar para gibidir; İçlerinde Atatürk yoksa sahtedir!"
01-14-2013, 06:37 AM
(01-09-2013, 01:59 PM)ares Adlı Kullanıcıdan Alıntı: Atamızın anti demokratikliğini eleştirme hakkını kendinde gören kişiler önce kendinizi eleştirmeye ne dersiniz?
Evet Atatürk'ün antidemokratik uygulamaları olabilir, ama önemli olan nokta varlığını yokluğunu tartışmak yerine nedenlerini sonuçlarını tartışmaktır. Hangimiz hayatımızın her alanında demokratik davrandık. Özellikle anne ve baba olan üyelerimiz çocuklarınıza karşı her zaman demokratik davrandım diyebilir misiniz? kaç kişi iş yerlerinde veya arkadaş gruplarında işime gelse de gelmese de her daim demokratiktim diyebilir? bütün samimiyetimle ben varım diyen biri var ise helal olsun der ayakta alkışlarım!
bazen çocuklarımıza antidemokratik davranıyoruz, bunu kabulleniyoruz sonunda da kurduğumuz cümle: ben onların iyiliği için yapıyorum, oluyor.
Her şeye rağmen milyonlarca kişiyi karşısına alarak doğruları adına milli değerleri adına savaş vermiş biri olarak Atamın cesaretine hayranım.
lafım herkese değil tabi ama küçücük bir toplulukta bile çoğu zaman kendi düşüncelerini söylemekten aciz insanlar var, bu düşüncemi söylersem bana nasıl tepki verirler beni dışlarlar mı vs. gibi düşüncelerle kendini unutan, bir gruba kendini kabul ettirmek için kendi olmaktan çıkan insanlar... küçücük bir gruba bile karşı duramayan bu kişiler dünyayı karşısına alan Atamızı eleştirme haklarını nasıl olur da kendilerinde görüyorlar şaşıyorum.
Atamız ki ne yapmış olursa olsun birçok dünya liderinin saygısını kazanmış -saygıdeğer- bir insandır...
(01-12-2013, 10:13 PM)ares Adlı Kullanıcıdan Alıntı:
Atamızın motosikletle çekilmiş tek fotoğrafı
Yukarıda görülen motosiklet avrupadaki araştırmalara göre 1931 model olup ruhsatinda 1934 model yazmaktadır
Atatürk bu motosiklete son yillarinda binmis olup istanbul gezilerine katılmıştır. Sahip oldugu motor dünyada üretilen ilk motorlar arasındadır. (motor ve sase numarasi 3 sayilidir) Motorda hersey orjinal olup sadece rektefeden gecmesi gerekmektedir (rektefeden gecmesi halinde resimdeki halini alabilir) bu motorun manevi değeri belli değildir ve Türk kanunlarina göre antika özelligine sahiptir.
Atatürk yaşasaydı bence kesin Turk yapımı bir motosiklet markamız olurdu.
Kendisininde bence ışıl ışıl bir chooper'ı olurdu.
01-15-2013, 03:11 PM
Atatürk hakkında Bilinmeyenler
1.”ATA” LAFINI SEVMEZDİ
“Atatürk” lafını ilk kez donemin Türk Dil Kurumu Başkanı bir konuşmasında
kullanmış, Mustafa Kemal de çok beğenerek soyadı olarak almıştı.Kendisine
“Ata” diye hitap edilmesinden hiç hoşlanmazdı.
2.EN SEVDİĞİ YEMEK
Manastır Askeri Lisesi yıllarından kalan bir alışkanlıkla hayatı boyunca en
sevdiği yemek kuru fasulye ve pilav olarak kaldı. Tatlıya düşkün değildi
ama cani istediğinde çok sevdiği gül reçelini tercih ederdi.
3.EN BÜYÜK HAYALİ DÜNYA TURUNA ÇIKMAKTI
Ömrü yetseydi bir dünya turuna çıkıp Türk dili ve tarihi üzerindeki
çalışmalarını genişletmek en büyük hayaliydi.
4.BAŞUCU KİTABI “ÇALIKUŞU”YDU
Binlerce kitabi vardı. Ama bunların arasında bir tanesini hayatı boyunca
hatta cephede bile başucundan ayırmadı. Reşat Nuri Güntekin’in ünlü
“Çalıkuşu” romanını hep yanında taşır, her gün rast gele bir yerinden acar,
birkaç sayfa okurdu.
5.KABUL SALONUNDAKI AT YAVRUSU
Atlardan sonra en sevdiği hayvan köpekti. “Fox” adını verdiği köpeği,
Gazi`nin yatağının ayak ucunda uyurdu. Hayvanlara düşkünlüğü o dereceydi ki
bir gün misafirlerinin de görebilmesi için yeni doğmuş bir tayla annesinin
Cankaya Kosku kabul salonuna getirilmesini bile emretmişti.
6.TAM BİR SALON ADAMI
En sevdiği dans valsti. Müzik zevki çeşitlilik gösteriyordu.Klasik Bati
müziği dışında Anadolu ezgilerini de severek dinlerdi.
7.GÖMLEKLERİNİN TÜMÜ BEYAZDI
Gömleklerinin hepsi beyazdı. Bu gömlekler ilk yıllarda İsviçre`de özel
olarak dikilirken sonra yerli mali kullanma kampanyasına öncülük edebilmek
için Beyoğlu`nda bir terziye diktirilmeye başlanmıştı.
8.DOLABINDA LACİIVERTE YER YOKTU
Takım elbiselerinin tasarımlarını hep kendisi çizerdi. Lacivert takım
giymeyi sevmezdi.
9.ÖLÇÜLERİ
Boyu 1.74 idi. Hayatinin son dönemlerine kadar 76 olan kilosu hastalığının
ilerlemeye başlamasıyla 46′ya kadar düşmüştü. 43 numara siyah rugan
ayakkabı giyerdi.
10.RUMELİ ŞİVESİ
Özenli ve temiz bir Türkçe konuşurdu. Ancak bazı kelimeleri Rumeli
şivesiyle telaffuz ederdi.
11.HAZİN BİR HİKAYE
Hayatında bir donem çok önemli yer tutan Mustafa Kemal`in evlenmesinden
sonra hayatına trajik bir şekilde son veren Fikriye Hanim`in mezarının
nerede olduğu bilinmiyor.
12.CUMHURBAŞKANLIĞINDAN SIKILIYORDU.
Hayatinin çoğunu geçirdiği savaş cephelerinden sonra Cumhurbaşkanı olarak
geçirdiği yıllar ona bir tecrit yaşantısı gibi geliyor, çok sevdiği
halkından ve sade bir vatandaş yaşamından uzaklaştığını düşünüyordu.
13.PAPA`NIN TEMSİLCİSİNE ELBİSE
Kıyafet Kanunu çerçevesinde tüm din adamlarının dini kıyafetleriyle sokağa
çıkmaları yasaklanınca, Monsenyör Roncalli`ye kendi terzisi Kemal Milaslı
eliyle bir koleksiyon hazırlattı.
14.KENDİSİ TIRAŞ OLMAZDI
Sabah kahvaltılarıyla arası hiç hoş değildi.Yataktan kalkar kalkmaz
odasındaki divanin üzerine bağdaş kurarak oturur, günün ilk kahvesini
sigarasını içerdi. Bir özelliği de kendi kendine tıraş olmamasıydı.
15.DÜZEN TAKINTISI VARDI
Evinde, çevresinde hatta konuk olduğu evlerde bile eğri duran eşyaları
düzeltmeden rahat edemezdi.
16.HOŞGÖRÜLÜ LİDER
Köylünün birinin gazete kağıdına sardığı tutunu içmeye çalışırken eli
yanmış, “Alin bunu kendi içsin” diyerek Atatürk`e küfretmişti. Mahkemeye
çıkarılacaktı. Atatürk olayı dinledikten sonra “Onu mahkemeye vereceğinize
doğru dürüst sigara içmesini temin edin” dedi.
17.SİGARA PAZARLIĞI
Hastalığının başlangıcında kendisini muayene eden Dr.Fissinger günde kaç
paket sigara içtiğini sormuş, Atatürk “sekiz” demişti. Doktor bunu günde
bir pakete indirmesi gerektiğini söyleyince gülümseyerek cevap vermişti:
“Ben zaten bir paket içiyorum. Bundan sonra bunu sizin izninizle
yapacağım”.
18.”BU NASIL HALKÇILIK?”
Bir sabah milletvekilleri ile trene binmişti. Kondüktörün
milletvekillerinden bilet parası almamasına sasırmış nedenini
sormuştu.Trenin milletvekillerine bedava olduğunu öğrenince epey
sinirlenmiş, “Ne de güzel halkçılık ama” demişti.
19.”LAİKLİK ADAM OLMAKTIR!”
İlk mecliste bir oturum sırasında üyelerden biri laikliğin ne manaya
geldiğini anlamadığını söyleyince Gazi çok sinirlenmiş ve elini kürsüye
vurarak bir din bilgini olan üyeye cevap vermişti: “Adam olmak demektir
hocam, adam olmak!”
20.KURBANLARI BAĞIŞLARDI
Gittiği yurt gezilerinde kendisi için kurban edilen hayvanlara bakamaz
böyle durumlarda sırtını döner yada kesilmelerini engellerdi.
21.YABANCI DİLE MERAKI
Askeri lisede öğrenmeye başladığı Fransızca’yı sonraki yıllarda geliştirdi.
Zengin bir kelime bilgisi vardı. Konuşurken araya Fransızca sözcükler de
eklerdi.
22.FASULYESİNE POKER
Kumardan hoşlanmaz ama arkadaşlarıyla fasulyesine poker oynardı. Oyun
sonunda kazandıklarını iade ederdi.
23.KAN GÖRMEYE DAYANAMAZDI
Cephelerde düşmanla göğüs göğüse savaşmış biri olarak en ilginç özelliği
savaş meydanları dışında kan görünce fenalaşmasıydı.
24.KULAKLARI DUYAN TEK KİŞİ
Fransız tarihçisi Herriot Ankara`ya geldiğinde Gazi`nin kulaklarının
duyuyor olmasına sasırmış anılarında bunu esprili bir dille anlatmıştı:
“T.C`de bir tane kulakları duyan kişi var onu da Cumhurbaşkanı yapmışlar”.
25.BİR RİCASI BAŞ TACIDIR
Bir gün halk arasında dolaşırken çarşaflı bir kadına rastlamış, “Hafız
Hanim benim hatırım için başındaki örtüyü acar mısın?” diye sormuştu. Kadın
bas örtüsünü açarak, Atatürk`ün önünde eğildi ve ellerini öptü.
26.BİLARDO VE YÜZME
Sportmen kişiliği vardı. Her gün at biner, yüzmeye gider ve bilardo
oynardı.
27.EN BAŞARILI DERS
Eğitim hayatı boyunca en başarılı dersi matematikti. Pozitif bilimlere
ilgisi hayatı boyunca sürdü.
28.YAGCILARA GECIT YOK
Yağcılara çok kızardı Bir aksam sofrasında kendisine gereksiz şekilde
iltifat eden Abdülhak Hamit`e müdahale etti.
29.SON YILBASI GECESI
1937`yi 1938`e bağlayan son yılbaşı gecesini Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü
Aras ile bas basa geçirmişti. O gece dolabındaki bazı elbiseleri bakana
hediye etmişti.
30.KOSKTEKI GUVERCINLIK
Kuşları çok severdi.Çankaya Köşkü`nde özel bir bakicinin ilgilendiği
güvercinliği vardı.
1.”ATA” LAFINI SEVMEZDİ
“Atatürk” lafını ilk kez donemin Türk Dil Kurumu Başkanı bir konuşmasında
kullanmış, Mustafa Kemal de çok beğenerek soyadı olarak almıştı.Kendisine
“Ata” diye hitap edilmesinden hiç hoşlanmazdı.
2.EN SEVDİĞİ YEMEK
Manastır Askeri Lisesi yıllarından kalan bir alışkanlıkla hayatı boyunca en
sevdiği yemek kuru fasulye ve pilav olarak kaldı. Tatlıya düşkün değildi
ama cani istediğinde çok sevdiği gül reçelini tercih ederdi.
3.EN BÜYÜK HAYALİ DÜNYA TURUNA ÇIKMAKTI
Ömrü yetseydi bir dünya turuna çıkıp Türk dili ve tarihi üzerindeki
çalışmalarını genişletmek en büyük hayaliydi.
4.BAŞUCU KİTABI “ÇALIKUŞU”YDU
Binlerce kitabi vardı. Ama bunların arasında bir tanesini hayatı boyunca
hatta cephede bile başucundan ayırmadı. Reşat Nuri Güntekin’in ünlü
“Çalıkuşu” romanını hep yanında taşır, her gün rast gele bir yerinden acar,
birkaç sayfa okurdu.
5.KABUL SALONUNDAKI AT YAVRUSU
Atlardan sonra en sevdiği hayvan köpekti. “Fox” adını verdiği köpeği,
Gazi`nin yatağının ayak ucunda uyurdu. Hayvanlara düşkünlüğü o dereceydi ki
bir gün misafirlerinin de görebilmesi için yeni doğmuş bir tayla annesinin
Cankaya Kosku kabul salonuna getirilmesini bile emretmişti.
6.TAM BİR SALON ADAMI
En sevdiği dans valsti. Müzik zevki çeşitlilik gösteriyordu.Klasik Bati
müziği dışında Anadolu ezgilerini de severek dinlerdi.
7.GÖMLEKLERİNİN TÜMÜ BEYAZDI
Gömleklerinin hepsi beyazdı. Bu gömlekler ilk yıllarda İsviçre`de özel
olarak dikilirken sonra yerli mali kullanma kampanyasına öncülük edebilmek
için Beyoğlu`nda bir terziye diktirilmeye başlanmıştı.
8.DOLABINDA LACİIVERTE YER YOKTU
Takım elbiselerinin tasarımlarını hep kendisi çizerdi. Lacivert takım
giymeyi sevmezdi.
9.ÖLÇÜLERİ
Boyu 1.74 idi. Hayatinin son dönemlerine kadar 76 olan kilosu hastalığının
ilerlemeye başlamasıyla 46′ya kadar düşmüştü. 43 numara siyah rugan
ayakkabı giyerdi.
10.RUMELİ ŞİVESİ
Özenli ve temiz bir Türkçe konuşurdu. Ancak bazı kelimeleri Rumeli
şivesiyle telaffuz ederdi.
11.HAZİN BİR HİKAYE
Hayatında bir donem çok önemli yer tutan Mustafa Kemal`in evlenmesinden
sonra hayatına trajik bir şekilde son veren Fikriye Hanim`in mezarının
nerede olduğu bilinmiyor.
12.CUMHURBAŞKANLIĞINDAN SIKILIYORDU.
Hayatinin çoğunu geçirdiği savaş cephelerinden sonra Cumhurbaşkanı olarak
geçirdiği yıllar ona bir tecrit yaşantısı gibi geliyor, çok sevdiği
halkından ve sade bir vatandaş yaşamından uzaklaştığını düşünüyordu.
13.PAPA`NIN TEMSİLCİSİNE ELBİSE
Kıyafet Kanunu çerçevesinde tüm din adamlarının dini kıyafetleriyle sokağa
çıkmaları yasaklanınca, Monsenyör Roncalli`ye kendi terzisi Kemal Milaslı
eliyle bir koleksiyon hazırlattı.
14.KENDİSİ TIRAŞ OLMAZDI
Sabah kahvaltılarıyla arası hiç hoş değildi.Yataktan kalkar kalkmaz
odasındaki divanin üzerine bağdaş kurarak oturur, günün ilk kahvesini
sigarasını içerdi. Bir özelliği de kendi kendine tıraş olmamasıydı.
15.DÜZEN TAKINTISI VARDI
Evinde, çevresinde hatta konuk olduğu evlerde bile eğri duran eşyaları
düzeltmeden rahat edemezdi.
16.HOŞGÖRÜLÜ LİDER
Köylünün birinin gazete kağıdına sardığı tutunu içmeye çalışırken eli
yanmış, “Alin bunu kendi içsin” diyerek Atatürk`e küfretmişti. Mahkemeye
çıkarılacaktı. Atatürk olayı dinledikten sonra “Onu mahkemeye vereceğinize
doğru dürüst sigara içmesini temin edin” dedi.
17.SİGARA PAZARLIĞI
Hastalığının başlangıcında kendisini muayene eden Dr.Fissinger günde kaç
paket sigara içtiğini sormuş, Atatürk “sekiz” demişti. Doktor bunu günde
bir pakete indirmesi gerektiğini söyleyince gülümseyerek cevap vermişti:
“Ben zaten bir paket içiyorum. Bundan sonra bunu sizin izninizle
yapacağım”.
18.”BU NASIL HALKÇILIK?”
Bir sabah milletvekilleri ile trene binmişti. Kondüktörün
milletvekillerinden bilet parası almamasına sasırmış nedenini
sormuştu.Trenin milletvekillerine bedava olduğunu öğrenince epey
sinirlenmiş, “Ne de güzel halkçılık ama” demişti.
19.”LAİKLİK ADAM OLMAKTIR!”
İlk mecliste bir oturum sırasında üyelerden biri laikliğin ne manaya
geldiğini anlamadığını söyleyince Gazi çok sinirlenmiş ve elini kürsüye
vurarak bir din bilgini olan üyeye cevap vermişti: “Adam olmak demektir
hocam, adam olmak!”
20.KURBANLARI BAĞIŞLARDI
Gittiği yurt gezilerinde kendisi için kurban edilen hayvanlara bakamaz
böyle durumlarda sırtını döner yada kesilmelerini engellerdi.
21.YABANCI DİLE MERAKI
Askeri lisede öğrenmeye başladığı Fransızca’yı sonraki yıllarda geliştirdi.
Zengin bir kelime bilgisi vardı. Konuşurken araya Fransızca sözcükler de
eklerdi.
22.FASULYESİNE POKER
Kumardan hoşlanmaz ama arkadaşlarıyla fasulyesine poker oynardı. Oyun
sonunda kazandıklarını iade ederdi.
23.KAN GÖRMEYE DAYANAMAZDI
Cephelerde düşmanla göğüs göğüse savaşmış biri olarak en ilginç özelliği
savaş meydanları dışında kan görünce fenalaşmasıydı.
24.KULAKLARI DUYAN TEK KİŞİ
Fransız tarihçisi Herriot Ankara`ya geldiğinde Gazi`nin kulaklarının
duyuyor olmasına sasırmış anılarında bunu esprili bir dille anlatmıştı:
“T.C`de bir tane kulakları duyan kişi var onu da Cumhurbaşkanı yapmışlar”.
25.BİR RİCASI BAŞ TACIDIR
Bir gün halk arasında dolaşırken çarşaflı bir kadına rastlamış, “Hafız
Hanim benim hatırım için başındaki örtüyü acar mısın?” diye sormuştu. Kadın
bas örtüsünü açarak, Atatürk`ün önünde eğildi ve ellerini öptü.
26.BİLARDO VE YÜZME
Sportmen kişiliği vardı. Her gün at biner, yüzmeye gider ve bilardo
oynardı.
27.EN BAŞARILI DERS
Eğitim hayatı boyunca en başarılı dersi matematikti. Pozitif bilimlere
ilgisi hayatı boyunca sürdü.
28.YAGCILARA GECIT YOK
Yağcılara çok kızardı Bir aksam sofrasında kendisine gereksiz şekilde
iltifat eden Abdülhak Hamit`e müdahale etti.
29.SON YILBASI GECESI
1937`yi 1938`e bağlayan son yılbaşı gecesini Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü
Aras ile bas basa geçirmişti. O gece dolabındaki bazı elbiseleri bakana
hediye etmişti.
30.KOSKTEKI GUVERCINLIK
Kuşları çok severdi.Çankaya Köşkü`nde özel bir bakicinin ilgilendiği
güvercinliği vardı.
01-31-2013, 09:57 PM
ATAM'a tartışmasız her şey yakışıyor, ama "gülmek" bir başka yakışıyor!
02-01-2013, 07:15 AM
Atamızın gülen fotosu çok az ama içindeki çocuk çıkıyor gülünce
02-07-2013, 02:48 PM
Öncelikle başkana Bir Türk genci olarak böyle bir köşe açtığı için teşekkür ediyorum . Ulu önderimiz'le ilgili o kadar çok anlatıcak şey varki inanın kitaplara sığdıramayız ... Ancak bende Ulu önderimizle ilgili bir iki Söz söylemek istiyorum. İnanırmısınız bilmem ama ne zaman Atatürk'le ilgili birkaç söz söylesem nutkum tutulur.O'nun hakkında olan Duygularımı kağıta aktarmaya çalışsam adeta kalemim kaskatı kesilir. Yazamam.. Bu nedendir ki bugüne kadar Anıtkabir Hatıra defterine doğru dürüst biryazı yazamamışımdır . İşte böyle eşsiz bir sevgidir . Bizlerde bıraktığı etki o kadar kuvvetlidir ki Herkes bambaşka şekilde Ulu önderimize sevgisini ve saygısını ifade eder.
Ne var ki bugün bulunduğumuz noktada her zamankinden daha fazla Ulu önderimize ve Silah arkadaşlarına sahip çıkmak lazımdır . Onun eşsiz düşüncelerini ve kişiliğini kuşaktan kuşağa anlatmak hepimizin görevi olmalıdır.
Ne var ki bugün bulunduğumuz noktada her zamankinden daha fazla Ulu önderimize ve Silah arkadaşlarına sahip çıkmak lazımdır . Onun eşsiz düşüncelerini ve kişiliğini kuşaktan kuşağa anlatmak hepimizin görevi olmalıdır.
02-07-2013, 03:25 PM
Yılmaz Özdil'in 10 Kasım 2010 yazısından alıntıdır....
Ekim 2007, İzmir.
Alsancak’ın en meşhur dövmecisi Köprüaltı’na gençten biri girer, kolunu sıyırır, dirseğine doğru Mustafa Kemal’in imzası vardır, bir bankada çalıştığını, bu dövme yüzünden işten atılmakla tehdit edildiğini anlatır, tırsmıştır, ekmek parası filan diye ağlar, “silin” der.
*
Hep söylerim, ekmek parası diye ağlayanın maaşını, tavuk gibi buğdayla ödeyeceksin!
*
Adeta bomba düşer dövmeci dükkânına... “Bu gördüğün eller Atatürk’ü yazar, Atatürk’ü silmez” deyip, kapı dışarı ederler. Ve, internet sitelerinden alenen duyururlar: “Ey ahali, madem öyle işte böyle, bugünden itibaren burada, Atatürk’ün imzası bedava!”
*
İlk kim, nerede yazdırdı bilmiyorum ama, Atatürk imzasının furya haline gelmesinin miladı, bu olaydır.
*
Bir ödlek geri adım attı...
On binlerce cesur öne çıktı.
*
Atatürk’e sövme modası...
Dövme modası yarattı.
*
Köprüaltı örnek oldu, İzmir’de yapılan Atatürk dövmesi, 50 bini aştı. Yetişemiyorlar, her gün 30-40 kişi kazıyor vücuduna... Omuzuna, bileğine, iman tahtasına, kalbinin üstüne... Doktor var, avukat var, öğrenci, dekan, ev kadınları var. İstanbul’da patladı... Ankara, Antalya, Bursa, Trabzon, Muğla, Eskişehir dövmecileri artık neredeyse sadece bu imzayı kazıyor. 29 Ekim’lerde, 10 Kasım’larda Mustafa Kemal için ücretsiz çalışan 200’ün üstünde dövmeci var.
*
Dini gerekçelerle dövme yaptırmayan, otomobiline yapıştırıyor. Taksilerin camlarında... Motosikletine, hatta, bebe arabasına yazdıranı görüyoruz. Atatürk imzalı küpe kulaklarda, rozet yakalarda.
*
Ölümünün üzerinden taaa 72 sene geçtikten sonra, hiç tanışmadığı, hiç görmediği insanların bedenine imzasını atan bir başka lider var mı dünyada?
*
Neymiş, işten atarlarmış...
Bizim işimiz Atatürk.
*
Memleketimin güzel kadınları, giydirin çocuklarınızı güzel güzel, doğum günüdür bugün... Çünkü, her 10 Kasım, aslında 19 Mayıs’tır... Cumhuriyet dediğin, korkak babalar tarafından kaybedilir, yürekli evlatları tarafından geri alınır.
Mustafa Kemal, ilelebet payidardır.
Ekim 2007, İzmir.
Alsancak’ın en meşhur dövmecisi Köprüaltı’na gençten biri girer, kolunu sıyırır, dirseğine doğru Mustafa Kemal’in imzası vardır, bir bankada çalıştığını, bu dövme yüzünden işten atılmakla tehdit edildiğini anlatır, tırsmıştır, ekmek parası filan diye ağlar, “silin” der.
*
Hep söylerim, ekmek parası diye ağlayanın maaşını, tavuk gibi buğdayla ödeyeceksin!
*
Adeta bomba düşer dövmeci dükkânına... “Bu gördüğün eller Atatürk’ü yazar, Atatürk’ü silmez” deyip, kapı dışarı ederler. Ve, internet sitelerinden alenen duyururlar: “Ey ahali, madem öyle işte böyle, bugünden itibaren burada, Atatürk’ün imzası bedava!”
*
İlk kim, nerede yazdırdı bilmiyorum ama, Atatürk imzasının furya haline gelmesinin miladı, bu olaydır.
*
Bir ödlek geri adım attı...
On binlerce cesur öne çıktı.
*
Atatürk’e sövme modası...
Dövme modası yarattı.
*
Köprüaltı örnek oldu, İzmir’de yapılan Atatürk dövmesi, 50 bini aştı. Yetişemiyorlar, her gün 30-40 kişi kazıyor vücuduna... Omuzuna, bileğine, iman tahtasına, kalbinin üstüne... Doktor var, avukat var, öğrenci, dekan, ev kadınları var. İstanbul’da patladı... Ankara, Antalya, Bursa, Trabzon, Muğla, Eskişehir dövmecileri artık neredeyse sadece bu imzayı kazıyor. 29 Ekim’lerde, 10 Kasım’larda Mustafa Kemal için ücretsiz çalışan 200’ün üstünde dövmeci var.
*
Dini gerekçelerle dövme yaptırmayan, otomobiline yapıştırıyor. Taksilerin camlarında... Motosikletine, hatta, bebe arabasına yazdıranı görüyoruz. Atatürk imzalı küpe kulaklarda, rozet yakalarda.
*
Ölümünün üzerinden taaa 72 sene geçtikten sonra, hiç tanışmadığı, hiç görmediği insanların bedenine imzasını atan bir başka lider var mı dünyada?
*
Neymiş, işten atarlarmış...
Bizim işimiz Atatürk.
*
Memleketimin güzel kadınları, giydirin çocuklarınızı güzel güzel, doğum günüdür bugün... Çünkü, her 10 Kasım, aslında 19 Mayıs’tır... Cumhuriyet dediğin, korkak babalar tarafından kaybedilir, yürekli evlatları tarafından geri alınır.
Mustafa Kemal, ilelebet payidardır.
Özgür TEMEL
:tr:
« Önceki Konu | Sonraki Konu »
Benzer Konular...
Konu: / Yazar
Cevaplar:
Gösterim:
Son Mesaj
Bu konuyu görüntüleyen kullanıcı(lar): 3 Ziyaretçi