08-21-2013, 10:35 AM
Merhaba,
Güzel bir yazı. Paylaşmak istedim.
Yeni başlayacak olan arkadaşlar için sorulan bu soruya bir cevap;
''Kaza yapmayı bırakın; koşma hızıyla bir nesneye çarpmak bile çok can acıtır! Koşmaya gerek bile yok, duvara bir adım mesafeden kafa atmayı göze alabilecek var mı? Unutmayalım motorcular "Düşmüş olanlar ve henüz düşmemiş olanlar" olarak ikiye ayrılır. Bu nedenle düşeceksek küçük ve yavaş olanlarıyla düşelim, büyük ve hızlı olanlarıyla değil.''
Motor on Dergisi Ahmet Köseoğlu yazısından alıntıdır.
http://www.motoron.com.tr/HaberDetay.aspx?ID=306&yid=3
[b]Motosiklet Farklıdır!
Motosiklet kullanımı otomobil kullanımına benzemez. Teorik olarak hepsinde gaz ve fren vardır. Bu ters ivmelenme doğuran iki donanım kullanıcısının emrindedir. Fakat iş bu ikiliye söz geçirmeye geldiğinde 4 ve üstü tekerlekler bir kenara motosikletler bir kenara ayrılır. Öyleki motosikletler de kullanım kolaylığına-güçlerine göre kendi aralarında da farklılardır. Olduğu yerde bile ayakta duramayan motosiklet ile belli hızlarda manevra yapmak; onu hızlanmaya ya da yavaşlamaya zorlamak, virajlarda doğru çizgilerde tutmak tecrübe ve kabiliyet ister. Bunlara yolda sıkılmış, bunalmış ve dikkati dağılmış diğer araçların sürücülerinin sıkıştırmalarıyla bilerek/bilmeyerek fark etmemelerini de eklediğimizde motosiklet kullanıcısına kendini istenmeyen durumlarda bulmaması için fazladan görev düşmektedir.
Paranoya
Motosiklet üzerindeyken yolda sürekli kendinizi hafif paranoyaklık derecesinde de olsa korumaya odaklanmalısınız. Efsanevi “Taş düşebilir, ayı çıkabilir” deyişini “Sinyalsiz dönebilir, yola atlayabilir”, “Görmezden gelebilir, kapı açabilir”, “Aniden durabilir, kırmızıda geçebilir” gibi çeşitlendirip sürekli aklınızda tutmalısınız. Yolda, motosiklet üstünde tehlikelere hazırlıklı olma gerekliliği, genellikle onları atlatarak-yaşayarak yani tecrübe ederek insan aklına yerleşir. Bir de eğitimler var tabii ancak toplum olarak "her şeyi bildiğimizi düşünüyor olmamız" eğitim gerekliliğini ne yazık ki kafalarda gereksizleştiriyor. Motosikletin otomobillerden farklı tehlikelerle karşılaşabileceğinin idrak edilmesi küçük cc’li bir motosikletle sağlanmalı ki gerek düşük hız ve gerek commuter ve scooter tarzı motosikletlerin manevra yetenekleriyle olası tehlikeler-riskler kolayca bertaraf edilsin. İleride daha güçlü motosikletlere geçildiğinde de edinilmiş olan tecrübeyle çok daha güvenli ve rahat sürüş yapılabilir.
Eline hakim misin; gazla o zaman…
İlk motosiklet seçimlerinde yeni kullanıcılara “Eline hakim misin; gazla o zaman, hiçbir şey olmaz” tarzı büyük cc’li motosiklet önerileri oldukça yanlış tavsiyelerdir. Motosiklette eline-bileğine hakim olma durumunun çok ötesi gerekir. Zira kimse "Ben kendimi bilemem, elime hakim değilim" demek istemez. Mesela siz bunu kendinize itiraf edebilir misiniz? Ya da daha güzel bir soru sorayım: "Sizi sıkıştıran, yolunuza atlayan, direksiyonda telefonla konuşan ya da o son model jipin içindeki sarışın bayan sürücü de sizin kadar eline hakim mi? İçinde bulunduğu o 4 teker kafesin içinde sizin sorumluluğunuzu ne kadar taşıyor olabilir?
Büyük cc’li motosikletler henüz trafikte tecrübe edilmemiş riskler ile karşılaşmak için ağırlık, manevra yeteneği ve güç olarak küçük cc’li olanlara nazaran çok daha zorlayıcı ve tehlikeli olabilirler. Ancak düşük cc’li motosiklet tecrübesi sonrasında büyük cc’li motosikletler daha rahat kullanım ve konfor vaat ederler. Ayrıca geçmişte edinilen tecrübeler yeni olanın farklılıklarının ve güzelliklerinin daha iyi gözlenebilmesini sağlar.
Güce Saygı
En küçük cc’li scooterler bile aslında kısa mesafelerde öyle güçlü öyle hızlıdırlar ki trafik ışıklarından gaz kolunu sonuna kadar çevirip kalktığınızda tüm otomobil vb. araçlar arkanızda kalır. 20 bg gücündeki bir motosiklet bir ömür kullanıcısını memnun edebilir. Söz konusu motosiklet olunca 20-25 bg'lik bir motosikletin 72 bg gücündeki bir şahini kolayca geride bırakabileceğini unutmamalı. 100 bg ve üzeri güçlerdeki yarış motosikletleri ise egzotik spor otomobillere kafa tutar. Hep daha iyisini, güçlüsünü, yenisini daha fazlasını isteyen arzulayan insanoğlunun motosiklette de en güçlüsüne sahip olmayı istemesi doğal. Peki ya kaza yaptığımızda? İşte o zaman en küçük motosikletle en düşük süratte ve çok şanslı olmayı dileriz... Kaza yapmayı bırakın; koşma hızıyla bir nesneye çarpmak bile çok can acıtır! Koşmaya gerek bile yok, duvara bir adım mesafeden kafa atmayı göze alabilecek var mı? Unutmayalım motorcular "Düşmüş olanlar ve henüz düşmemiş olanlar" olarak ikiye ayrılır. Bu nedenle düşeceksek küçük ve yavaş olanlarıyla düşelim, büyük ve hızlı olanlarıyla değil. Madem eline hakimsin elini önce küçüğüne at, düşük cc'li bir motosiklet ile başla ve tadını çıkara çıkara zirveye ulaş! Ayıdır, taştır bunlar işin latifesi; siz kendinize dikkat edin yeter. Motosiklet keyfinizin hep "on" olması dileğimizle
Güzel bir yazı. Paylaşmak istedim.
Yeni başlayacak olan arkadaşlar için sorulan bu soruya bir cevap;
''Kaza yapmayı bırakın; koşma hızıyla bir nesneye çarpmak bile çok can acıtır! Koşmaya gerek bile yok, duvara bir adım mesafeden kafa atmayı göze alabilecek var mı? Unutmayalım motorcular "Düşmüş olanlar ve henüz düşmemiş olanlar" olarak ikiye ayrılır. Bu nedenle düşeceksek küçük ve yavaş olanlarıyla düşelim, büyük ve hızlı olanlarıyla değil.''
Motor on Dergisi Ahmet Köseoğlu yazısından alıntıdır.
http://www.motoron.com.tr/HaberDetay.aspx?ID=306&yid=3
[b]Motosiklet Farklıdır!
Motosiklet kullanımı otomobil kullanımına benzemez. Teorik olarak hepsinde gaz ve fren vardır. Bu ters ivmelenme doğuran iki donanım kullanıcısının emrindedir. Fakat iş bu ikiliye söz geçirmeye geldiğinde 4 ve üstü tekerlekler bir kenara motosikletler bir kenara ayrılır. Öyleki motosikletler de kullanım kolaylığına-güçlerine göre kendi aralarında da farklılardır. Olduğu yerde bile ayakta duramayan motosiklet ile belli hızlarda manevra yapmak; onu hızlanmaya ya da yavaşlamaya zorlamak, virajlarda doğru çizgilerde tutmak tecrübe ve kabiliyet ister. Bunlara yolda sıkılmış, bunalmış ve dikkati dağılmış diğer araçların sürücülerinin sıkıştırmalarıyla bilerek/bilmeyerek fark etmemelerini de eklediğimizde motosiklet kullanıcısına kendini istenmeyen durumlarda bulmaması için fazladan görev düşmektedir.
Paranoya
Motosiklet üzerindeyken yolda sürekli kendinizi hafif paranoyaklık derecesinde de olsa korumaya odaklanmalısınız. Efsanevi “Taş düşebilir, ayı çıkabilir” deyişini “Sinyalsiz dönebilir, yola atlayabilir”, “Görmezden gelebilir, kapı açabilir”, “Aniden durabilir, kırmızıda geçebilir” gibi çeşitlendirip sürekli aklınızda tutmalısınız. Yolda, motosiklet üstünde tehlikelere hazırlıklı olma gerekliliği, genellikle onları atlatarak-yaşayarak yani tecrübe ederek insan aklına yerleşir. Bir de eğitimler var tabii ancak toplum olarak "her şeyi bildiğimizi düşünüyor olmamız" eğitim gerekliliğini ne yazık ki kafalarda gereksizleştiriyor. Motosikletin otomobillerden farklı tehlikelerle karşılaşabileceğinin idrak edilmesi küçük cc’li bir motosikletle sağlanmalı ki gerek düşük hız ve gerek commuter ve scooter tarzı motosikletlerin manevra yetenekleriyle olası tehlikeler-riskler kolayca bertaraf edilsin. İleride daha güçlü motosikletlere geçildiğinde de edinilmiş olan tecrübeyle çok daha güvenli ve rahat sürüş yapılabilir.
Eline hakim misin; gazla o zaman…
İlk motosiklet seçimlerinde yeni kullanıcılara “Eline hakim misin; gazla o zaman, hiçbir şey olmaz” tarzı büyük cc’li motosiklet önerileri oldukça yanlış tavsiyelerdir. Motosiklette eline-bileğine hakim olma durumunun çok ötesi gerekir. Zira kimse "Ben kendimi bilemem, elime hakim değilim" demek istemez. Mesela siz bunu kendinize itiraf edebilir misiniz? Ya da daha güzel bir soru sorayım: "Sizi sıkıştıran, yolunuza atlayan, direksiyonda telefonla konuşan ya da o son model jipin içindeki sarışın bayan sürücü de sizin kadar eline hakim mi? İçinde bulunduğu o 4 teker kafesin içinde sizin sorumluluğunuzu ne kadar taşıyor olabilir?
Büyük cc’li motosikletler henüz trafikte tecrübe edilmemiş riskler ile karşılaşmak için ağırlık, manevra yeteneği ve güç olarak küçük cc’li olanlara nazaran çok daha zorlayıcı ve tehlikeli olabilirler. Ancak düşük cc’li motosiklet tecrübesi sonrasında büyük cc’li motosikletler daha rahat kullanım ve konfor vaat ederler. Ayrıca geçmişte edinilen tecrübeler yeni olanın farklılıklarının ve güzelliklerinin daha iyi gözlenebilmesini sağlar.
Güce Saygı
En küçük cc’li scooterler bile aslında kısa mesafelerde öyle güçlü öyle hızlıdırlar ki trafik ışıklarından gaz kolunu sonuna kadar çevirip kalktığınızda tüm otomobil vb. araçlar arkanızda kalır. 20 bg gücündeki bir motosiklet bir ömür kullanıcısını memnun edebilir. Söz konusu motosiklet olunca 20-25 bg'lik bir motosikletin 72 bg gücündeki bir şahini kolayca geride bırakabileceğini unutmamalı. 100 bg ve üzeri güçlerdeki yarış motosikletleri ise egzotik spor otomobillere kafa tutar. Hep daha iyisini, güçlüsünü, yenisini daha fazlasını isteyen arzulayan insanoğlunun motosiklette de en güçlüsüne sahip olmayı istemesi doğal. Peki ya kaza yaptığımızda? İşte o zaman en küçük motosikletle en düşük süratte ve çok şanslı olmayı dileriz... Kaza yapmayı bırakın; koşma hızıyla bir nesneye çarpmak bile çok can acıtır! Koşmaya gerek bile yok, duvara bir adım mesafeden kafa atmayı göze alabilecek var mı? Unutmayalım motorcular "Düşmüş olanlar ve henüz düşmemiş olanlar" olarak ikiye ayrılır. Bu nedenle düşeceksek küçük ve yavaş olanlarıyla düşelim, büyük ve hızlı olanlarıyla değil. Madem eline hakimsin elini önce küçüğüne at, düşük cc'li bir motosiklet ile başla ve tadını çıkara çıkara zirveye ulaş! Ayıdır, taştır bunlar işin latifesi; siz kendinize dikkat edin yeter. Motosiklet keyfinizin hep "on" olması dileğimizle