Son Aktiviteler

Forum İstatistikleri
  • Toplam Yorumlar:77,037
  • Toplam Konular:4,172
  • Toplam Üyeler:1,633
  • Son Üye:Kerem Yahşi


Yazar: VeYSeL
02-18-2011, 01:38 PM
Forum: Diğer
- Yorumlar (6)

Eminim Zahit 'in söyleyeceği çok şey vardır..
O varken bize düşmez ama konuyu tetiklemek adına başlığı açayım dedim..
Gmk


Tarih

Ebru sanatının ne zaman ve hangi ülkede ortaya çıktığı bilinmemekle beraber bu sanatın doğu ülkelerine özgü bir süsleme sanatı olduğu düşünülmektedir. Bazı İran kaynaklarında Hindistan'da ortaya çıktığı yazılıdır. Bazı kaynaklara göre de Türkistan'daki Buhara kentinde doğmuş ve İran yoluyla Osmanlılar'a geçmiştir.

Batıda ebru "Türk Kağıdı" olarak adlandırılmaktadır. Koyulaştırıcı bir madde ile kıvamı arttırılmış suyun üzerine, içine öd katılmış, suda erimeyen boyaların serpilmesi ve su yüzeyinde meydana gelen şekillerin bir kağıda geçirilmesi ile yapılır.
Ortaya çıkış yeri ve tarihine ilişkin kesin bir delil bulunmamaktadır. Ancak, köklerinin 9. ve 10. yüzyıla kadar uzandığı varsayılmaktadır. Bilinen o ki, bu sanat, kağıdın tarih sahnesine girmesiyle gelişmiştir.10.yüzyılda Çinli bürokrat Su Yijian (957-995 MS.)Fırça,mürekkep,mürekkep taşı ve desenli kağıdı " Wen Fang Si Pu (Çalışmanın dört hazinesi) " olarak kaydetmiştir.Çin'de liu-şa-cien (流沙箋), XII. asırdan itibaren Japonya'da suminagaşi (墨流し) ve beninagaşi (紅流し) isimleriyle sulu vasatta yapılan bir takım çalışmaların mevcudiyeti, daha sonraki asırlarda Çağatay Türkçesi'yle ebre (ابره) adını alarak Türkistan'da ortaya çıkan bu sanatın tarihi gelişimi hakkında, müphem de olsa bir fikir vermektedir.

Türkistan'dan en geç XVI. asır başlarında İpekyolu'nu takiben İran'a geçişinde ebri (ابری) olarak isimlendirilen bu sanat, görünüşüyle gerçekten bulut kümelerine benzer şekiller taşıdığından, buluta nisbet ifade eden bu Farsça ismi doğrulamaktadır. Osmanlı ülkesinde de revaç bulan aynı isim, telaffuz zorluğundan son yüzyılda Türkçe'de ebru'ya dönüşmüştür. Galat olmakla beraber, kaş gibi şekiller de ihtiva ettiğinden, bu sanata ebru denilmesi bir çelişki sayılmamalıdır;
çünkü ebru kelimesi Farsça'da kaş manasına gelmektedir. XVI. asır ortalarında Mir Muhammed Tahir (میر محمد طاهر) tarafından Hindistan'da yapılmaya başlandığı rivayet olunan ebruculuk, buradan İran'a ve sonra da İstanbul'a kadar yayılmıştır. Aynı yüzyılın sonlarında, İstanbul'dan Avrupalı seyyahlar tarafından kendi memleketlerine götürülen ebru kağıtları önce Almanya'da, sonra da Fransa ve İtalya'da mermer kağıdı veya Türk mermer kağıdı, hatta sadece Türk kağıdı adıyla tanınıp benimsenmiş ve oralarda da yapılmaya başlanmıştır. Zaman içinde İngiltere ve Amerika'ya da yayılan ebru kağıdı, her ülkenin sanat anlayışına göre bir başkalık gösterir. Bunda, kullanılan değişik malzemenin de rolü olmalıdır. Belgelenen en eski ebru örneği 16. yüzyıla aittir. Kağıdın süslenmesinde, kıt'a ve levhaların iç ve dış pervazlarında, yazma ciltlerinde yan kağıdı olarak sıkça kullanılmıştır. (Derman، M.Uğur Osmanlı Ansiklopedisi. C.11,s.189)

Ebru hakkında Türkçe kaleme alınmış bilinen en eski eser, 1615’ten sonra yazılan "Tertib-i Risâle-i Ebrî" (ترطیبِ رسالۀ ابری) adlı yazma kitapçıktır. Günümüzde bilinen ebru tarzındaki eserler ilk kez Orta Asya - Osmanlı coğrafyasında ortaya çıkmıştır. Ebrunun tarihi ile ilgili olarak sayın Uğur Derman (Türk Santında Ebrû), tarihi kestirilebilen en eski ebru olarak, üzerinde Mâlikî Deylemî’ye ait bir kıt’anın bulunduğu ve Gürcistan’da yazılmış olan 1554 tarihli bir ebruyu gösterir. Bu ebrunun, hafif ebru olarak yapılmış olması ve hafif ebrunun ancak belli bir ustalaşmadan sonra yapılabildiği gözönüne alınacak olursa, ebrunun orijinin çok daha eskilere dayandığı düşünülmektedir.

Osmanlı döneminde başlıbaşına bir sanat ve iş kolu olan ebruculuk, 20.yüzyıl başlarına gelindiğinde unutulma noktasına gelmiştir. Bu sanatın tekrar hayat kazanması, ebru sanatına 'çiçekli ebru'yu geliştiren büyük sanatçı Necmeddin Okyay sayesinde olmuştur. Okyay'dan sonraki büyük merhale Mustafa Düzgünman'dır.

Ebru türleri

Battal Ebru : Su üzerine serpilen boyalara hiçbir müdahale olmaksızın yapılan ebru
Gel git Ebru : Battal ebrudan sonra, önce enlemesine ,boydan boya, daha sonra yukarıdan aşağıya [[çizgiler çekildiğinde elde edilen ebru.
Şal Ebru : Gelgit ebrudan sonra çapraz çizgiler çekilerek elde edilen ebru
Somaki Ebru
Taraklı Ebru
Bülbül Yuvası
Çiçekli Ebru
Hafif Ebru
Koltuk Ebrusu

Ebru : "Akkase" (عاكسه), "yansıma" veya "kalıp" manesidir. "Aks" (عكس) "negatif" Arapça dilde aslı ve şimdi Farsçadan Türkçe'ye geldi. Bir oyma kâğıtı kalıp veya Arap zamkı kullanılarak ebrunun figür ya da yazı şeklinde kapatılan yerlerinin ebru almaması sağlanarak yapılan figüretif ebru türü.
Neftli Ebru :[Battal ebru] türünde tekneye atılan son boyanın içine neft katılarak yapılan ebru çeşidi.
Kumlu Ebru : Yüzey gerilimi düşük bir teknede, sürekli aynı noktaya boya damlatarak yapılan ebru çeşididir.
Hatip Ebru:Battal ebrudan sonra bizle boya damlatılır ve biz ya da at kılıyla damlalara şekil verilir.

Ebru malzemeleri

Su
Kitre ,deniz kadayıfı boy tohunu ve sahlep gibi suyun yoğunluğunu sağlayacak doğal maddeler ile karıştırılır. Su kireçsiz ise dinlendirilmiş musluk suyu olabilir.Eskiler yağmur suyu kullanırmış.Tercihen saf su kullanılmalıdır.Kitre ile de yapılabilir

Toprak boya
Ebruda kullanılan boyalar eskiden doğada bulunan topraktan elde edilirmiş.Bu toprak ezilir elekle elenir ve suda süzülerek kullanıma hazır hale getirilirmiş. Günümüzde ezilmeye hazır halde ya da ezilmiş boyalar kullanılmaktadır.Toprak boyalar mermer ve destiseng denilen el taşı nın yardımıyla ezilerek macun kıvamına getirilerek kullanılır.

Öd
Öd genellikle büyük baş hayvanların safrakesesinden elde edilir.Safrakeseleri delinir ve içindeki öd süzülerek bir kapta toplanır,benmari usulü kaynar suda 20 dakika bekletilir.Yüzeyde biriken köpük bir kaşık yardımıyla alınır.Bu işlem kötü bir kokuya neden olduğu için açık havada yapılması önerilir.Kalkan balığı ödü de kumlu-kıçıklı ebru yapımı için uygundur.

Kitre
Ebru yapımında kullanılan suyun belli bir yoğunluğa sahip olması ve özel olarak hazırlanan boyayı üzerinde tutabilmesi gerekmektedir, her hangi bir suyla ebru yapılamaz. Ebrunun suyuna bu özelliği veren maddenin ismi kitredir. Kitre, Türkiye'nin güney ve güneydoğu bölgelerinde kırlarda yetişen yabani bir dikenin(geven) özsuyudur. Köylüler kırlarda geven dikeninin gövdesine bıçakla çizik atar, birkaç gün beklerler. Bitkinin özsuyu çizik bölgeden akar ve kurur. Bir ağaç kabuğuna benzer görünüm alır. Bu kabuklar tek tek toplanır. Kabuk şeklinde olan kitre aktarlarda satılmaktadır. Ebrunun suyu hazırlanırken saf suyun içine belli ölçülerde kitre konulur. Su ağzı kapalı bir kapta bu şekilde bir süre bekletilir. Belli zaman aralıklarıyla mıncıklanarak eriyen kitre özünün dağıtılması gerekir. Suyun yeterli yoğunluğa ulaşmasından sonra, içinde kalan erimemiş kitre kalıntılarını ayırmak için, ebru suyu iyice süzülmelidir. Kitre ebru yapımında kullanılan, suyun belli bir yoğunlukta olması için suya karıştırılan maddelerden biridir. Ünlü Ebrucu Sacid Okyay ebru yapımında en iyi sonucu salepin verdiğini ancak kitrenin daha ucuz olması sebebi ile kitre kullandığından bahseder.

Deniz kadayıfı
Kitrenin hazır hale gelmesi 5-6 gün kadar gerektiği için deniz kadayıfı denilen deniz yosunu kullanılabilir.Hazır toz halde satılır.50 gr toza 5 lt saf su ilave edilerek topaklanma olmamasına dikkat edilerek mikserle ve ya kaşık ile karıştırılır.Bir saat içindeki hava kabarcıkları yüzeye çıkıp patlıyana kadar karıştırılır.Ve kullanıma hazırdır.

At kılı
Fırça yapımında kullanılan atkılları tercihen yaşlı atların yelelerinden ya da kuyruklarından elde edilir .At kılı tercih edilmesinin nedenleri gözenekleri nedeniyle boyaların fırçadan bir vuruşta dökülmemesidir. Böylece tüm yüzeye eşit büyüklükte ve miktarda boya dökülebilir ve tabanı oluşturur. Fırçada gül dalı kullanılması; gül dalının esnek olması, kolay küf tutmaması nedeniyledir.

Kaynakça

Antik Dekor dergisi 101.sayı,Haziran 2007.
Skylife dergisi 1995 Kasım sayısı, Cüneyt Taylaner Ebru Sanatı makalesi.
"Ebru" Osmanlı Ansiklopedisi. C.11,s.189. M.Uğur Derman'in makalesi.




Bu konuyu yazdır


Yazar: emomen
02-18-2011, 01:28 PM
Forum: Bisiklet Dünyası
- Yorumlar (9)


Bisiklet motorsuz, iki tekerlekli, pedallı, insan gücü ile ilerleyen bir ulaşım aracı.

422pxdraisine1817.jpg

Bisiklet sporunda da kullanılır. Yarış bisikleti, dağ bisikleti, şehir bisikleti, motorlu bisiklet, BMX, yatay bisiklet (recumbent), çift kişilik bisiklet (tandem) gibi türleri vardır. Vitesli ve vitessiz türleri bulunmaktadır. İlk bisiklet 1791'de Sivrac'ın bisikletiydi. Bunun bir direksiyonu (gidonu) bile yoktu. 1818'de ilk defa gidonlu bisiklet bulundu (Karl Drais) ve 1839'da Mac Millan'ın ilk pedallı bisikleti buluşu bu günkü bisikletlerin taslağını oluşturdu.



Bisikletin Tarihi 1818 tarihli Karl Von Drais'in bisikleti
Bisikletin evrimi (Ayrıntılarını görmek için resmin üstüne tıklayınız)
İlk bisiklet çok ilkel biçimde 12. yüzyılda Çin'de görülmüştür. Fransız Sirvac yaptığı sağ ve sol ayakların itmesiyle yürüyen bisiklet yapmıştır. "Celerifere" adını taşıyan bu alet 1791 tarihlidir. Baron Karl Von Drais, Drais de Senerbol'un yaptığı bisikleti geliştirmiş ve bisiklete gidon eklemiştir. Bu bisiklet 1816 yılında yapılmıştır. Bu bisiklet tahtadan imal edilmiştir. 1818'de bisiklette metal kullanılmaya başlanmıştır.

Leonardo Da Vinci'nin çizimleri kullanarak ilk pedallı bisikleti üreten Kirkpatrick Mac Millan'dır. 1839-1840 yılları arasında İskoçya'da yapılan bu bisiklet, halen Londra Science Museum'da sergilenmektedir. 1855'te Fransız Ernest Michaux'un bisikleti pedalı etkin olarak kullanmıştır. 1870ten sonra geliştirilen yeni bisikletlere "Bicyole" denilmiştir. Bu modelde ön tekerliğin çapı bir ila 1,5 metre arasında değişmiştir.

760pxbrockhausefronvelo.jpg


İlk seri üretim bisiklet "Michaux Company" tarafından yapılmıştır. Şirket, yılda yüzkırk bisiklet üretiyordu. Bisikletin ilgi görmesi dönemin devletlerinin de dikkatini çekmiştir. 1800'lerin ikinci yarısında Fransa Savunma Bakanlığı bisiklet üretimini destek vermiş ve 1871'de imal edilen bisikletlerAlmanya ile yapılan savaşta kullanılmıştır.

Trufaut, içi boş kauçuk lastiğini bulmuş, bunu İngiltere'de eşit tekerlekli komple kadrolu, bilyalı ve milli bisikletlerin yapılması ve ardından ortadan katlanan portatif bisikletler izlemiştir.

İrlanda'da 1888 yılında havalı plastik biskletler piyasaya sürülmüştür. Bu durum, bisiklet endüstrisini geliştirmiştir. Bisiklet üretiminde kullanılan malzemenin fiyatının yüksekliği, işçilik maliyetlerinin yüksekliği nedeniyle halka inememiştir. 1800'lerin sonundan fabrikaların artması ve seri üretimin hızlanmasıyla maliyetlerde yaşanan düşüş bisikletin geniş kitlelere ulaşmasını sağladı. Özellikle Fransa, Belçika, İngiltere, İtalya veİspanya'daki bisiklet fabrikaları bisikletin bu ülkelerde yaygınlaşmasına ve bisiklet sporunu gelişmesine önayak olmuştur.

2. Dünya Savaşı'nda Avrupa ülkeleri bisikleti askeri amaçla (ordu süratinin artırılması) kullanmışlardır.


Finlandiya Ordusu, 1944 Teker Çaplarına GöreBisiklet tipleri birkaç farklı şekilde sınıflandırılabilirler. Bunlardan birisi tekerlek çaplarına göre sınıflandırmadır. 3 teker çapı şu anda çok yaygın olarak kullanılmaktadır. Bunlar: 622mm (28¨), 559mm (26¨), 406mm (20¨). Bunların dışında 27¨ çapındaki tekerlekler uzun yıllar boyunca yol bisikletlerinde kullanılmıştır. 584mm çaplı 650B olarak tanımlanan tekerlekler de son zamanlarda bazı üreticiler tarafından kullanılmaya başlanmıştır.

Teker çapı sınıflandırmasına göre 28¨ teker çapına sahip bisikletler yol bisikleti, 26¨ teker çapına sahip bisikletler dağ bisikleti olarak kabaca tanımlanır. 20¨ tekerlere sahip bisikletler BMX bisikletleri 19¨ hacı bisikleti olabildikleri gibi, farklı 3 tekerlekli hatta 4 tekerlekli bisikletlerde ve yatay bisikletlerde sıklıkla kullanılırlar.

Kullanım Amaçlarına GöreBisikletler kullanım amaçlarına göre de sınıflandırılabilirler. Teker çapı ne olursa olsun, ince tekerli ve daha nahif yapılı, asfaltta kullanıma yönelik yapılmış bisikletlere yol bisikleti denir.

Gene teker çapı 622mm ya da 559mm olmasına bakılmaksızın (genellikle 559mm olur), sağlam gövdeli ve dayanıklı parçalardan yapılmış, daha kalın lastiklerin kullanılmasına izin veren bisikletler araziye uygundurlar ve bunlara dağ bisikleti denir. Dağ bisikletlerinin ön süspansiyonlu, ön ve arka süspansiyonlu, süspansiyonsuz tipleri olabilir. Süspansiyon miktarına ve olup-olmamasına göre bisiklet kullanım alanları değişebilir.

Teker çapı 622mm ya da 559mm ve son zamanlarda da 584mm olarak üretilen bazı bisikletler, uzun yollarda kullanılmak üzere üretilirler. Bu bisikletlerin ön ve arka kısımlarında çanta taşımaya imkânları vardır. Çamurluklar, rahat sele ve gidonlar kullanırlar. Tek amacı uzun mesafelere binicisini ve binicinin eşyalarını taşımak olan bu bisikletlere tur bisikleti denir.

Teker çapı Türkiye'de 28¨, Fransa, İtalya, İskandinav ülkeleri gibi bölgelerde ise 650B olan bazı bisikletler vardır ki bunlara şehir bisikletleri denir. Bu bisikletlerin çoğu zaman ön ve arkalarında sepetleri, dinamolu ışıklandırma sistemleri vardır. Avrupa'nın pek çok yerinde genç-yaşlı insanlar şehir içindeki işlerini görmek, bir yerden bir yere gitmek, yük taşımak için bu bisikletleri kullanırlar.

Asıl amacı akrobasi ve bazı özel yarışlar olan, sağlam yapılı ve 20¨ tekerlekli bisikletlere BMX bisikletleri denir. Bu bisikletler 1980'li yıllardan itibaren ortaya çıkmış ve bütün dünyada popülerlik kazanmışlardır.

İki sürücünün aynı anda binmesine müsaade eden bisikletlere tandem denir. Tandemler uzun turlardan kısa arazi yarışlarına kadar pek çok farklı alanda kullanılabilirler.

Sürücüsünün arkasına yaslanmasına hatta bazı durumlarda yatar pozisyonda durmasına müsaade eden bisikletlere yatay bisiklet denir. Yatay bisikletler Türkiye'de yaygın değildir. Yatay bisiklet kelimesi bile bilinmemektedir. Yatay bisikletin İngilizce'si Recumbent'dir.

Sadece tek bir tekeri olan bisikletler de vardır. Iki teker karsiligi kullanilan Ingilizcesi "bicycle" olan bisiklet ,tek tekerden olustugu icin Ingilizcedeki "unicycle" kelimesinin karsiligi olarak unisiklet kelimesiyle tanimlanmaya baslamistir. Eskiden sirklerde gosteri amaciyla kullanilan unisikletler,son yillarda sokak hareket yarismalardan unisiklet basketbolu,hokeyi ve dag unisikleti anlamina gelen "Muni" kategorilerine kadar genis bir alana yayilmis ve giderek dünyada popülerlik kazanmışlardır. Tek tekerli bisiklet,yani unisikleti kullanmayı öğrenmek normal bisiklet kullanmaktan farklıdır.

İş bisikletleri özellikle yük taşımak için üretilirler. Bazıları yüz kilo ve üstündeki yükleri taşıyabilecek kadar sağlamdır. 2 veya 3 tekerlekli modelleri vardır. Bisikletin gövdesinde bulunan boş kısımda, hizmet ettiği şirketin reklam tabelasını taşıyabilirler.


800pxbicyclediagramtrsv.png


Bisiklet Donanımı
Bisikletin parçaları
Bir bisikletteki reflektörler
Bisiklet çeşitli donanımın bir araya gelmesinden oluşur.

Kadro Çatı da denir. Farklı maddelerden (karbon, çelik, titanyum gibi) yapılabilir. Sağlamlık açısından daha çok tercih edilen ve DownHill, Trial gibi alanlarda kullanılacak bisikletlerde çelik ve karbon kadrolar, DownHill veya Trial gibi alanlarda kullanılmayacak bisikletlerde daha çok alüminyum kadro tercih edilir. Alüminyum kadroların en büyük özelliklerinden birisi hafif olması ve darbeleri emmesidir.Günümüzde Karbon Fiber MTB ve Road Tipi Bisiklet Kadroları için Tercih Sebebi Olmuştur.

Çatal Amortisörlü ya da düz olabilir ön ve arkada bulunur. amortisörlüler yüksekten inerken yardımcı olur ama normal çatal ise yardımcı olmaz cunku yaylanma bolumu yoktur o yüzden en çok tercih edilen çatal amortisörlü olanıdır.eğer şehirde sürecekseniz amortisörsüzde olabilir..

Frenler Frenler ön ve arka olmak üzere kolla idare edilir, tel ya da bir yerden sıkar veya hidrolik disk olabilir.

Tekerler Bisiklette tekerlek 2, 3 veya 4 tane bulunabilir. Önde bir, arkada iki tane de olabilir. Tek tekerlekli olanlar ise genellikle sirklerde gösteri ve akrobasi amaçlı olarak kullanılmaktadır.

Vites Donanımı Bisiklette 6, 18 ve 21,24,27,30 vites seçenekleri olabilir. Sporcular yaygın olarak 27 vites seçeneğini kullanmaktadır. Vitesler eğime göre verimlik artışı sağlamak, bisikletin süratini arttırmak ve rampaları daha kolay çıkmak içindir.

Vites sistemi iki bölümden oluşur, ön vites ve ayna dişlileri ile ön vites ve arka vites dişlilerinden oluşur, bunları kontrol etmek için gidon çevresinde 2 vites kontrol kolu bulunur biri sag kol arka vitesi digeri sol kol ise ön vites dislilerini kontrol etmenizi saglar, pedal devrinize göre ( 70-90 dk.devir) devir arttikca vites düsürülür, devir düsdükce vites büyütülür.

Ön vitesdeki 3 dişli setinden küçük dişli (1.), yokuş için gerekli ana vitesdir. Ön-orta vites (2.) düz yol için idealdir. ön-büyük dişli (3.) ise sürat için ana vitesdir.

Arka viteslerde ise en büyük dişli yokuş dişlisidir, küçüldükçe düz yol viteslerine ulaşılır, en küçük dişli ise sürat dişlisidir, diğer bir bakışla öndeki ana viteslerin arkadaki dişli kadar farklı seçeneği vardır, kısaca 3 ana dişlinin arkada 7 vites dişlisi olan bir bisiklette 3 x 7 = 21 vitesi vardır. Sistemde ön küçük vites ( yokuş vites ana dişlisi ) 1. vites ana dişlisidir. Sistemde arka vitesde en büyük dişli ( yokuş vitesi ) 1. vitesdir. Dik bir yokuş icin ön 1 x arka 1 kullanılırken Düz yol için ön 2 x arka 3-4 ideal dişlilerdir. Sürat için ön 3 x arka 6-7 ideal dişliler olabilir.

Bu konuyu yazdır


Yazar: VeYSeL
02-17-2011, 08:24 AM
Forum: Moto Kafe
- Yorumlar (4)

Burada

Fiyat Gayet uygun gibi.. Kullananlar da memnun..

Bu konuyu yazdır


Yazar: VeYSeL
02-16-2011, 03:27 PM
Forum: Genel Muhabbet
- Yorumlar (15)

Bu hayatta neler yapmak istersiniz arkadaşlar ?

Benim şu anda aklıma gelenler..

1. Motosiklet ile karadeniz turu :kalp:
2. Bmw 12ooGS ADV almak :]
3. banjee jumping :delü:

Bu konuyu yazdır


Yazar: VeYSeL
02-16-2011, 02:58 PM
Forum: Genel Muhabbet
- Yorumlar (13)

İlginç bir tez. :hö:

Kadınlara yönelik çok konuştukları ve insanı baydıkları, sıktıklarına yönelik bir sürü iddia vardır malum.

Bu durum ortadayken, neden Türk kadınları kendilerine sırf kibar olsun diye bayan demekte ve denmesini istemekte anlamış değlim.

Bayan kelimesinin kökü bay- mak fiilinden geldiğini düşünmekteyim.
Yani bir anlamda kadınlar sıkıcı olduklarını çok konuştukları tezini kabullenmiş durumdalar kendilerine bayan demekle.

Kadın kelimesi varken, neden kadınlar kendilerine böyle uydurma kelimelerle hitap edilmesini ister ki?

Sanırım bir tek bizde var bu olay.
Mesela erkeğe kavalye denirken, kadına yine yabancı bir kelime olan dam denir.
Ki bu köylerde daha çok hayvanların bakıldığı yer anlamında kullanılan bir kelimedir.
Kadın kelimesinin suyu mu çıktı da bayan denmesinde ısrar edilir.
Erkek ve kadın vardır; bay ve bayan değil...

Bu konuyu yazdır


Yazar: VeYSeL
02-15-2011, 10:27 PM
Forum: Genel Muhabbet
- Yorumlar (8)

Peki gribe mi yoksa soğuk algınlığına mı yakalandığınızı biliyor musunuz? ya da soğuk algınlığı durumunda neler yapmalısınız?

Reader's Digest dergisinde yer alan habere göre, soğuk algınlığı hakkında öğrenmek istediğiniz soruların cevapları burada:

1. Burun akıntısı için ne kadar süre burun spreyi kullanmalıyım?

2-3 gün. Fenilefrin içeren reçetesiz spreyler, mukusun akmasını sağlıyor ve burundaki şiş kan damarlarını daraltıyor. Fakat bu ilaçları uzun süre kullanırsanız ters tepki yapabilir ve tıkanıklığa yol açabilir. Bu nedenle uzmanlar bu spreylerin her seferinde 2-3 günden fazla kullanılmamasını tavsiye ediyorlar. 3 gün sonunda sprey kullanmayı bırakın. Burun tıkanıklığınız devam ediyorsa, birkaç gün sonra yeniden 2-3 gün sprey kullanın.

2. Her seferindesporsalonuna gitmek için kendimi zorluyorum, ancak sanırım soğuk algınlığına yakalandım. Yoksa bu sadece beynimin içinde olan bir şey mi?


Yoğun egzersiz vücudunuzda enfeksiyonla savaşan beyaz kan hücrelerinin seviyesini geçici olarak düşürebilir ve stres hormonu seviyesini artırabilir. Ayrıca, jimnastik aletlerinden ya da soyunma odasından mikrop kapabilirsiniz. Bu nedenle çalışmalarınız sizi hasta edebilir. Fakat bu tüm egzersizlerin soğuk algınlığına yol açtığı anlamına gelmiyor. Aslında uygun, orta yoğunlukta rutin bir egzersiz soğuk algınlığını durdurabilir. Örneğin haftada 4 gün 40 dakika tempolu bir yürüyüş soğuk algınlığına yakalanma sayınızı yüzde 25 ile 50 arasında azaltabiliyor ve soğuk algınlığının süresini yarı yarıya azaltıyor.

3. Soğuk algınlığına mı yoksa gribe mi yakalandığımı nasıl anlarım?


Ateşinizi ölçün ya da kendinizi nasıl hissettiğinizi değerlendirin. Eğer gripseniz ateşiniz yükselir, şiddetli bir baş ağrısı çekersiniz, tüm vücudunuzda ağrı ile birlikte kendinizi yorgun hissedersiniz. Soğuk algınlığında ise ateş nadir görülür. İlk belirtileri burun akıntısı, öksürük, boğaz ağrısıdır. Kendinizi gripteki gibi biraz yorgun hissedebilirsiniz. Ancak gripte yataktan çıkamayacak kadar yorgun olursunuz.

4. Gerçekten burnunuzu sümkürmenin yanlış bir yolu var mı?

Kuvvetli bir sümkürme iki nedenden dolayı ters teper. İlki, ters sümkürme burun tıkanıklığını tetikler. İkincisi ise tam güçteki sümkürme sinüs yolunda şiddetli bir vakum oluşturur. Sümkürmeyi bırakınca mukus arka tarafa sinüslerininiz daha derinine yerleşir. Sümkürmenin en iyi yolu, bir kağıt peçeteyle burun deliğinizin birini tıkayın ve 3-5 saniye nazikçe sümkürün. Bunu her iki taraf için uygulayın. Burnunuzu açmak için birkaç kez sümkürmeniz gerekebilir. Ancak işe yarayacaktır.

5. Burnum akınca akmasına izin mi vermeliyim yoksa durdurmalı mıyım?

Akmasına izin verin, bu sizi rahatlatacaktır. Tıkanıklık veya akan bir burun grip ya da soğuk algınlığının neden olduğu viral enfeksiyonla savaşırken vücudunuzun harcadığı çabanın yan etkileridir. Burun akıntısını burun açıcı ilaçla tersine çevirmek şifa bulmanızı yavaşlatmaz. Burnunuzu temizlemek için "pseudoephedrine" içeren ilaçlar daha etkilidir.

6. Kışın ya da her zaman ekinezya kullanmalı mıyım?

Yıl boyunca her gün ekinezya kullanmayın. Bunun kesin etkisi bilinmiyor. Her seferinde bu bitkiyi 2 aydan fazla kullanmak karaciğer hasarı gibi ciddi yan etkilere yol açabilir. Bunun yerine:

Soğuk algınlığı mevsiminden önce: Nezleyi önlemede ekinezya kullanmak için, soğuk algınlığı mevsimi başlamadan 1-2 hafta önce ekinezya içmeye başlayın. Bu da yazın sonları ya da sonbaharın başları anlamına geliyor. Eğer soğuk algınlığı mevsimi boyunca ekinezya içecekseniz, en az 2 ayda bir 1 hafta ara verin.

Soğuk algınlığının ilk belirtilerinde: Bu belirtileri görür görmez kullanmaya başlayın. Çok kısa sürede kendinizi iyi hissedersiniz.

Uçağa binmeden önce: Bir yere gidecekseniz, uçakta grip ya da soğuk algınlığı olma ihtimaline karşın ekinezya kullanmaya uçuştan en az 1 hafta önceden başlayın.

Bitkinin genel dozu günlük 900 miligram ekinezya ekstresi ya da 2,700 miligram kurutulmuş ekinezya tozudur

Bu konuyu yazdır


Yazar: VeYSeL
02-14-2011, 01:10 PM
Forum: Genel Muhabbet
- Yorumlar (8)

Kandilimiz Mübarek olsun..
Sevgililer gününüz Kutlu olsun

Arkadaşlar :]
:kalp: :çiçek: Gmk

Bu konuyu yazdır



Yazar: VeYSeL
02-11-2011, 10:40 PM
Forum: Moto Kafe
- Yorumlar (7)

Nasıl Ercan :]

142147277-L.jpg

Bu konuyu yazdır


Yazar: Barış
02-11-2011, 08:46 PM
Forum: Satıyorum
- Yorumlar (8)

Arkadaşlar çok uygun fiyata ve çok iyi çalışan bir ürün eğer ihtiyacı olan arkadaşlar varsa aramızda satıcıyla irtibata geçip temin edebilirz.

http://www.sahibinden.com/ilan/vasita-ye...5915/detay

Bu konuyu yazdır