02-17-2020, 02:02 PM
İki hafta önce, hava durumu lodosunda etkisiyle pazar günü 20 derece olacağını söylüyordu. Şubatın 2'si 20 derece hava olurda biz durumuyuz. Hemen bir silkindik. Attık kış ağırlıklarını üstümüzden. Nereye gitsek diye düşünürken, hadi Taraklı'ya gidelim dedik. Sonra biraz araştırınca Taraklı'dan ziyade GÖYNÜK'ün mini Safranbolu olduğunu ve görülmeye değer bir yer olduğunu öğrendik. Yol araştırmamızı Yusuf Ali yaptı ve rotayı oluşturduk. Biraz uzun gibi geldi önce fakat muhteşem bir gezi oldu.
Sapanca'yı geçince, Bilecik ayrımından Pamukova istikametine giderken, yolumuzu kontrol etmek için ilk molamızı verdik. Bir benzinlikte durduk ama rahat duramıyoruz ki. Kakara kikiri derken daha sabahın körü bu siyah kasklı gizemli adam omuzlarda gezmeye başladı.
Geyve sapağından içeri girdik. Tam tırmanışa başlarken birden bir sis indi tepemize. Gözgözü görmüyor. Bir kaç kilometre sonra rakımında biraz artmasıyla sisi geride bıraktık ama on dakika kadar iyi üşüdük. Günlük güneşlik hava , müthiş yollardan geçerken çok güzel bir manzaraya rast geldik. Hadi bir molada burada verelim.
Evet, benimde dikkatimi çekti. Yine o siyah kasklı adam ve yine omuzlarda. Hayırdır inşallah.
Karlı dağlara sırtımızı verip o anın kıymetini bilelim derken bu güzel pozu yakaladık. Fotoğrafta çok belli olmayabilir fakat manzara nefes kesiciydi.
Bu güzellikleri objektiflere sığdıramamak çok yazık. Emin olun buraya tekrar gitmek ve aynı etkiyi görmek için sabırsızlanıyorum.
Neyse, toparlandık ve Göynük'e doğru yola devam ettik. Yol üztünde Jandarma personeli kardeşlerimiz uygulama yapıyordu. Girmesek olmazdı. Uygulama 10 dakika sürdü fakat en az 20 dakika sohbet etmişizdir. Onlara "Allah kolaylık versin. " dedikten sonra yola devam.
Göynük'te karşılama ekibi sabırsızlıkla bizi bekliyordu. Kazasız belasız ulaştık şükür. Bu iki minik haylaz bir süre peşimizden hiç ayrılmadı. Motorlarımıza uygun bir yer bulduk ve keşfe başladık.
Biraz dolaştıktan sonra, önceden belirlediğimiz Göynük'te meşur Osmanlı Restaurant'a girdik. Dedikleri kadar varmış gerçekten. Esnaf lokantası mantığında, bir sürü sulu yemek çeşidi mevcut. Yöresel bazı lezzetlerde var mönüde. Mesela Osmanlı Çorbası, Güveçte Yaprak Sarma ve Keşli Erişte bunlardan birkaçı.
Karnımızı doyurduktan sonra "Aaaa şurda bir kule vaaar. Hadi gidelim." diyerek başlayan Göynük turumuz başlamış oldu.
Daha önce Safranbolu'ya gitmediyseniz ve gitmeyede üşenirseniz buranın mimarisi oraya çok benziyor. Göynük'e gelip o havayı yaşayabilirsiniz.
Kuleye varmadan hemen önce, Göynük'ü tepeden gören bu mevkiiye güzel bir fotoğraf çekim alanı kurulmuş. Bizde gereğini eksiksiz halde yaptık. Hem gülümsedik, hemde Hasan'ın tepemizde uçurduğu dronu acaba nereye çarpacak li diye seyrettik.
Neyse ki Hasan dronu biyerlere çarpmadan güzel kareler yakalamayı başardı. Bir kaç ani hareketi oldu dronun fakat kazasız belasız onuda atlattık.
Yukarıya doğru son 50 metremizde dron bize eşlik etti. Çok güzel kareler yakaladık. Manzarı bu şekilde yksekten alabilmek muhteşem.
Tekrar merkeze doğru inerken son bir ziyaretimiz kalmıştı. Akşemsettin Hz. Türbesi'ne de uğramadan olmazdı.
Ziyaretimizide yaptıktan sonra artık yola düşme vakti geldi. Akyazı'ya doğru yola çıktık. Yol üstünde Rakımı 1500 metrenin üzerinde olan bir geçitten geçerken yol kenarlarında hala kar vardı. Durup biraz mola verdik.
Bu mola sırasında, Yusuf'un enerjisi bol gelmiş heralde ki önce Hasan'a,
sonra da Erkan abiyi kündeye getirdi.
Bol bol şamata, bol bol eğlencenin arkasından Akyazı'ya doğru yola devam ettik.
Akyazı'ya varmadan Dereağzı Alabalık Tesisleri'nde son molamızı vermek üzere durduk. Çayımızı söyledik. Tatlılar da gelmek üzere.
Tatlılarıda afiyetle gömdükten sonra. Biraz daha oturup çok ta karanlığa kalamdan geri dönüşe başladık. Dönüş yolunda artık klasik hale gelen Adapazarı - İzmit trafiği biraz da olsa hızımızı düşürdü fakat çok üşümeden evlerimize sağsalim vardık.
Yine muhteşem bir gezi oldu. Umarım yaşadığımız güzellikleri bir kez daha sizlere aktarabilmişimdir. Umarım en yakın zamanda tekrar böyle bir yola çıkabiliriz.
Sapanca'yı geçince, Bilecik ayrımından Pamukova istikametine giderken, yolumuzu kontrol etmek için ilk molamızı verdik. Bir benzinlikte durduk ama rahat duramıyoruz ki. Kakara kikiri derken daha sabahın körü bu siyah kasklı gizemli adam omuzlarda gezmeye başladı.
Geyve sapağından içeri girdik. Tam tırmanışa başlarken birden bir sis indi tepemize. Gözgözü görmüyor. Bir kaç kilometre sonra rakımında biraz artmasıyla sisi geride bıraktık ama on dakika kadar iyi üşüdük. Günlük güneşlik hava , müthiş yollardan geçerken çok güzel bir manzaraya rast geldik. Hadi bir molada burada verelim.
Evet, benimde dikkatimi çekti. Yine o siyah kasklı adam ve yine omuzlarda. Hayırdır inşallah.
Karlı dağlara sırtımızı verip o anın kıymetini bilelim derken bu güzel pozu yakaladık. Fotoğrafta çok belli olmayabilir fakat manzara nefes kesiciydi.
Bu güzellikleri objektiflere sığdıramamak çok yazık. Emin olun buraya tekrar gitmek ve aynı etkiyi görmek için sabırsızlanıyorum.
Neyse, toparlandık ve Göynük'e doğru yola devam ettik. Yol üztünde Jandarma personeli kardeşlerimiz uygulama yapıyordu. Girmesek olmazdı. Uygulama 10 dakika sürdü fakat en az 20 dakika sohbet etmişizdir. Onlara "Allah kolaylık versin. " dedikten sonra yola devam.
Göynük'te karşılama ekibi sabırsızlıkla bizi bekliyordu. Kazasız belasız ulaştık şükür. Bu iki minik haylaz bir süre peşimizden hiç ayrılmadı. Motorlarımıza uygun bir yer bulduk ve keşfe başladık.
Biraz dolaştıktan sonra, önceden belirlediğimiz Göynük'te meşur Osmanlı Restaurant'a girdik. Dedikleri kadar varmış gerçekten. Esnaf lokantası mantığında, bir sürü sulu yemek çeşidi mevcut. Yöresel bazı lezzetlerde var mönüde. Mesela Osmanlı Çorbası, Güveçte Yaprak Sarma ve Keşli Erişte bunlardan birkaçı.
Karnımızı doyurduktan sonra "Aaaa şurda bir kule vaaar. Hadi gidelim." diyerek başlayan Göynük turumuz başlamış oldu.
Daha önce Safranbolu'ya gitmediyseniz ve gitmeyede üşenirseniz buranın mimarisi oraya çok benziyor. Göynük'e gelip o havayı yaşayabilirsiniz.
Kuleye varmadan hemen önce, Göynük'ü tepeden gören bu mevkiiye güzel bir fotoğraf çekim alanı kurulmuş. Bizde gereğini eksiksiz halde yaptık. Hem gülümsedik, hemde Hasan'ın tepemizde uçurduğu dronu acaba nereye çarpacak li diye seyrettik.
Neyse ki Hasan dronu biyerlere çarpmadan güzel kareler yakalamayı başardı. Bir kaç ani hareketi oldu dronun fakat kazasız belasız onuda atlattık.
Yukarıya doğru son 50 metremizde dron bize eşlik etti. Çok güzel kareler yakaladık. Manzarı bu şekilde yksekten alabilmek muhteşem.
Tekrar merkeze doğru inerken son bir ziyaretimiz kalmıştı. Akşemsettin Hz. Türbesi'ne de uğramadan olmazdı.
Ziyaretimizide yaptıktan sonra artık yola düşme vakti geldi. Akyazı'ya doğru yola çıktık. Yol üstünde Rakımı 1500 metrenin üzerinde olan bir geçitten geçerken yol kenarlarında hala kar vardı. Durup biraz mola verdik.
Bu mola sırasında, Yusuf'un enerjisi bol gelmiş heralde ki önce Hasan'a,
sonra da Erkan abiyi kündeye getirdi.
Bol bol şamata, bol bol eğlencenin arkasından Akyazı'ya doğru yola devam ettik.
Akyazı'ya varmadan Dereağzı Alabalık Tesisleri'nde son molamızı vermek üzere durduk. Çayımızı söyledik. Tatlılar da gelmek üzere.
Tatlılarıda afiyetle gömdükten sonra. Biraz daha oturup çok ta karanlığa kalamdan geri dönüşe başladık. Dönüş yolunda artık klasik hale gelen Adapazarı - İzmit trafiği biraz da olsa hızımızı düşürdü fakat çok üşümeden evlerimize sağsalim vardık.
Yine muhteşem bir gezi oldu. Umarım yaşadığımız güzellikleri bir kez daha sizlere aktarabilmişimdir. Umarım en yakın zamanda tekrar böyle bir yola çıkabiliriz.